Omuz ve kol ağrısı ile kendini
gösteriyor. Tanısı bu yüzden gecikebiliyor. Akciğer kanserinin en sinsi türü
olan ‘SST (pancoast tümörü)’ için geliştirilen multidisipliner tedavi yaklaşımı
hastalara umut oluyor…
En sık görülen ve ölümcül sonuçlar doğuran
akciğer kanseri sinsi kanserler arasında yer alıyor! Ancak akciğer
kanserinin öyle bir türü var ki, standart belirtilerden farklı belirti veriyor
ve tanı koymada uzmanları da zorlanıyor. SST (Superiol Sulkus Tümörü) denilen
kanser türü 2’inci kaburganın üst kısmına, boyuna ve omuza yakın bölgede
yapılanıyor burada bulunan sinir ve
damarlara bası veya yayılım gösterdiğinden şiddetli omuz ve kol ağrılarına neden oluyor.
Geçmişte cerrahi müdahale ile tedavisi mümkün olmayan hastalıkta günümüzde kemoradyoterapiyi
takiben cerrahi müdahale de yapılabilir hale geldi. Gayrettepe Florence
Nightingale Hastanesinden Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan Multisipliner
bir tedavi yaklaşımı ile bu hastaların yaşam süresinin ve konforunun
yükseltilebileceğini belirtti. Demirhan ‘SST’ ile ilgili bilinmeyenleri
paylaştı
.
“Belirtileri bildiğimiz akciğer
kanseri belirtilerinden farklı gelişiyor.”
“Tanısı konulamayan omuz ve kol
ağrısında göğüs cerrahisine de görünmeyi atlamamalı.”
Belirtilerinden dolayı SST tanısında geç
kalındığına dikkat çeken Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan,”Omuz ve
kol ağrısı şikayetleri ile insanlar
genellikle Fizik Tedavi, Ortopedi ya da Nörolojiye başvuruyor. Buralarda ‘SST’
bulgusu olabileceği ihtimali atlanıyor doğal olarak. Hasta zaman kaybediyor ve
hastalık ilerliyor. Tanısı konulamayan bir omuz ve kol ağrısı söz konusu olduğunda
hastaların mutlaka göğüs cerrahına da başvurmaları hayati önem taşıyor. Düz
akciğer grafisi genelde tanı koymada yetersiz kalıyor bu hastalıkta. SST’de
akciğer grafisi temiz çıkabilir ve hastalık kolaylıkla atlanabilir. Bundan
dolayı bilgisayarlı tomografi ile bakmak daha doğru sonuç verecektir.
Tomografide şüpheli bir duruma rastlanması halinde durumun daha iyi
değerlendirilmesi açısından hastalar MR’a yönlendirilir. Daha ileriki şamalarda
da hasta biyopsi için yönlendirilir. Ayrıca PET CT ile de sistemik tarama
yapmak gerekiyor. En sık beyne yayılan akciğer kanser türü olan SST tümöründe
beyin taraması için MR çekilmesi de hayati önem taşıyor.”ifadelerini kullandı.
“Multidisipliner Tedavi Yaklaşımı yüz
güldürüyor.”
Son yıllarda pek çok rahatsızlıkta başarılı sonuçlar
veren Multidisipliner Tedavi Yaklaşımının SST’de başarılı sonuçlar verdiğine
değinen Demirhan,”Geçmişte bu hastlalara cerrahi müdahale yapılamıyordu. Ancak
1956 yılında Chardack ve MacCallum’um radyoterapi kombinasyonu ile ilk başarılı
cerrahi girişimlerinin ardından SST’de radyoterapi sonrası operasyon yapılması
gelenek haline gelmiştir. 1990' larda kemo-radyoterapiyi takiben cerrahi
girişim SST için standart tedavi olarak kabul edilmiş ve günümüzde de halen
kullanılmaktadır. Multidispliner Tedavi yaklaşımı
ile sağ kalımı oranını 5 yılda yüzde 35 – 60’ lara ulaştığı görülmüştür. SST’lerin
de mültidispliner bir cerrahi yaklaşımın yanında mutlaka konsey kararı ile
Kemoterapi ve Radyoterapi öncesi ve sonrası çok dikkatli değerlendirilmesi
gerekir. Çünkü anatomik zorluklardan dolayı hastaya gereksiz bir işlem yapmak
hasta ve hekim açısından istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Kemoterapi -
Radyoterapi sonrası 4-6 haftayı geçirmeden güncel radyolojik değerlendirme ile
operasyona karar verilmelidir. Hangi cerrahi teknik ve cerrahi kesi
kullanılacak olursa olsun onkolojik prensiplerden ödün verilmemelidir.”dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder