21 Aralık 2017 Perşembe

DOĞAL VE GÖZ ALICI BİR GÜZELLİK İÇİN PRP…


PRP (Platelet Rich Plasma) son yıllarda dermatolojide en sık kullanılan cilt yenileyici kozmetik uygulamalardan biridir. İnsan derisi yaşlanma, güneş ışığı, hava kirliliği, kimyasal ve toksik maddeler, sigara gibi olumsuz etkenlere karşı kendini korumak için sürekli bir mücadele içindedir. Deri bu koruma ve genç kalma mücadelesi için kanda bulunan bazı onarıcı ve yapılandırıcı temel maddelere ihtiyaç duyar. Kan dolaşımından bu temel maddeler yeterli miktarda cilde ulaşmazsa, ortaya kırışıklık, sarkma, lekelenme gibi istenmeyen ve kişiyi yaşlı gösteren belirtiler çıkar. İşte PRP bu temel maddeleri direkt olarak cilde taşımaya yönelik bir uygulamadır.


PRP yöntemi ile ilgili tüm bilinmesi gerekenleri Dermatoloji Uzmanı Dr. Nurcan Arzuhal Afşar anlattı.

PRP Tedavisi Nasıl Uygulanır?

Kişiden alınan bir miktar kan, laboratuvarda özel bir işlemden geçirilerek, cildin yenilenmesini ve yapılanmasını sağlayan büyüme faktörlerinden zengin kısmı ayrılır. Elde edilen materyal cilde küçük iğnelerle enjekte edilir. Kanın hazırlanması ve uygulanması için genellikle 30-45 dakikalık bir süre yeterli olmaktadır. PRP tedavilerinde ortalama 2-3 haftalık periyotlarla 3-6 seanslık uygulama programları düzenlenir. İlk veya ikinci uygulamadan 3-4 hafta sonra belirgin etki görülmeye başlanır. Sağlanan iyilik hali yaklaşık 12 ay devam eder, bu nedenle elde edilen sonucun korunması için, uygulamayı yılda bir tekrarlamakta fayda vardır.

PRP Tedavisinin Yan Etkileri Nelerdir?

Uygulanan malzeme kişinin kendi kanından elde edildiği için, bulaşıcı hastalıklar veya alerjik reaksiyonlar açısından herhangi bir yan etki oluşma ihtimali yoktur. Yalnızca işlem esnasında ortaya çıkan ve birkaç saat içinde gerileyen kızarıklıklar oluşabilir.

PRP Tedavisi Kimlere Uygulanmamalıdır?

Bu tedavi aktif kanser hastalarına, kanda platelet sayısı yetersiz olanlara ve hamile kadınlara uygulanmamalıdır.

PRP Tedavisi Hangi Durumlarda Uygulanır?

Ciltteki leke, kırışıklık ve sivilce izlerinin tedavisinde, saç dökülmelerinde, kronik yaraların iyileştirilmesi ve yara izlerinin tedavisinde, cilt çatlaklarının tedavisinde, cildin canlandırılması, daha gergin ve parlak hale getirilmesinde, kol, bacak ve koltuk altı sarkmalarının düzeltilmesinde, ellerdeki çatlama, kırışıklık ve yaşlanma belirtilerinin tedavisinde, boyun ve dekolte bölgesindeki kırışıklık ve sarkmaların tedavisinde sıkça kullanılmaktadır. Genellikle sonuçları büyük oranda memnuniyet verici ve yüz güldürücüdür.

PRP ile Cilt Yenileme.

Cildin yaşlanması, çökmesi ve sarkması cilt altında bulunan kollajen ve elastin liflerin oluşturduğu destek dokusunun üretiminin azalmasına ve kaybına bağlıdır. PRP uygulaması ile cilde enjekte edilen büyüme faktörleri bu kollajen ve elastin liflerinin yeniden üretilmesini ve yapılanmasını sağlar. Böylelikle cilt daha esnek, daha gergin, daha parlak, daha sağlıklı ve daha genç görünür.

PRP ile Leke Tedavisi.

Genetik faktörler, çevresel faktörler, güneş ışığı, sigara gibi etkenler cilt hücrelerinde hasar oluşmasına ve hücrelerin kendini yenileme yeteneğinin azalmasına sebep olmaktadır. Bunun sonucunda da deri üzerinde istenmeyen ve hoş görünmeyen birtakım lekeler ortaya çıkmaktadır. PRP uygulaması, hücresel hasarın onarılması ve hücre yenilenmesi için cildin ihtiyaç duyduğu maddeleri cilde yeniden kazandırır. Böylelikle hem oluşmuş problemler çözüme kavuşmuş olur, hem de gelecekte oluşabilecek problemlere karşı cildin savunma gücü arttırılmış olur. PRP leke tedavisinde tek başına veya roller, mezoretapi, peeling, laser gibi diğer tedavi yöntemleri ile kombine şekilde de kullanılabilir.

PRP ile Saç Tedavisi.

PRP saç dökülmesinin durdurulmasında, zayıflamış ve cansızlaşmış saç köklerinin canlandırılmasında ve saç hacminin arttırılmasında oldukça başarılı bir yöntemdir. Sağlıklı saçlara sahip olmanın yolu saç köklerinin sağlıklı bir şekilde beslenmesinden geçer. Genetik durumlar, çevresel faktörler, dolaşım bozuklukları, sigara, yaşlanma gibi faktörler saç köklerinin beslenmesinin bozulmasına yol açar. PRP ile saç tedavisi, bu olumsuz koşulların yarattığı saç dökülmesi, yağlanma, kepeklenme gibi sorunların, kandaki onarıcı faktörlerin doğrudan saç köklerine transfer edilmesiyle ortadan kaldırılması esasına dayanır. PRP tedavisi ile saç problemlerinde son derece tatmin edici sonuçlar elde edilmektedir.

PRP ile Cilt Çatlaklarının Tedavisi.


Cilt çatlakları gebelik, aşırı kilo alma, ergenlik döneminde hızlı büyüme gibi durumlara, derinin kısa süre içinde adapte olamaması ve gerilmeye karşı duramaması sebebiyle oluşmaktadır. Bu durumlarda çatlağa neden olan esas yırtılma ve doku kaybı cilt altındaki destek bağ dokusunda oluşmaktadır. PRP tedavisi ile uygulanan büyüme faktörleri, bağ dokusundaki bu hasarın onarılmasını ve cilt altı dokusunun yeniden eski gücünü ve esnekliğini geri kazanmasını sağlar. Bilindiği gibi cilt çatlaklarında herhangi bir tedavi ile tam düzelme elde etmek mümkün değildir. Fakat PRP ile iyileşme oranları oldukça yüksektir ve kozmetik sonuçlar genellikle hastaları memnun edecek düzeyde olmaktadır.



SAAT TUTKUNLARINA YILBAŞININ EN GÖRKEMLİ HEDİYESİ “ULYSSE NARDIN”


Yeni yıla sayılı günler kala birbirinden ünlü markalar en özel hediyelerle yarışıyor. Dünyaca ünlü saat markası Ulysse Nardin ise ödüllü Marine Regatta modeli ile spor saat severlere yılın en görkemli hediyesini sundu. Tekne yarışçıları için özel olarak tasarlanan saat göz dolduran teknik özelliklere sahip.


Tekne yarışçıları için 100 metreye kadar suya dayanıklı olarak tasarlanan modelde komplike pek çok özellik de bir araya getirilmiş. 1 ile 10 dakika arasında ayarlanabilen geri sayım sayacına sahip modelin sofistike makinesi sayesinde saniye kolunun önce saat yönünün tersinde sonra da saat yönünde hareket etmesi sağlanmış. Bu özellik de yarışçılara önce geri sayımı sonrasında ise yarış süresini takip edebilme şansı veriyor.


Marine Regatta, İsviçre saat endüstrisinin en önemli ödül töreni sayılan ve bu sene Theatre du Léman’da düzenlenen 17’inci Grand Prix d’Horlogerie de Genève (GPHG) töreninde Spor Saat Ödülü’ne layık görüldü.

MEME KANSERİNDE ERKEN TANI HAYATİ ÖNEME SAHİP…


Bilinenin aksine meme kanseri sadece ileri yaş kadınları etkilemekle kalmıyor. En sık 50 yaş civarı kadınlarda görülmekle birlikte tüm yaş grubunu etkileyebiliyor. Nadir de olsa bazı durumlarda erkeklerde de görülürken, gebelik sırasında da meme kanseri ortaya çıkabiliyor. Meme kanserinde korunmada ise erken tanı hayati rol oynuyor.

Konu ile ilgili Medigold Sultan Hastanesinden Radyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Devran Aybar önemli bilgiler aktardı.


“Meme kanseri tüm dünyada toplum sağlığını tehdit eden önemli sorunlardan biridir. Avrupa Birliği'ne üye 28 ülkede 2012 yılında saptanan yeni vaka sayısı 361 bin 608 iken, bu rakamın 2015 yılında 373 bin 733'e çıktığı (+ yüzde 3.4) tahmin edilmektedir. 2015 yılında meme kanserine bağlı ölüm oranında yaklaşık yüzde 4.1 artış görüldüğü tahmin edilmektedir. Meme kanseri, hayatı boyunca her 8-10 kadından birisini etkilemektedir. Bilinenin aksine meme kanseri sadece ileri yaş kadınları etkilememekte; en sık 50 yaş civarı kadınlarda bulunmakla birlikte tüm yaş grubunu etkileyebilmektedir. Nadir görünen bazı durumlarda da; erkeklerde, gebelik sırasında da meme kanseri ortaya çıkabilir. Meme kanseri konusunda farkındalığın gelişmesi, tarama yöntemleri ile erken tanı konması ve tedavi yöntemlerindeki gelişmeler nedeniyle, meme kanserinden ölümler, geçtiğimiz yıllara göre belirgin azalma göstermektedir.
Kanserli kitleler genel olarak sert, hareketsiz, düzensiz kenar konturlu, yüzeyi pürüzlü dokular olarak ortaya çıkar. Ayrıca meme kanseri koltuk altına ve uzak organlara yayılım yapmışsa, muayenede bu bulgular da tespit edilebilir (koltuk altında ele gelen şişlik, meme başında büyüme ve meme başında kanlı akıntı, çekinti gibi).
Erken tanı için düzenli kontrol ve muayene şart.
Erken tanı düzenli kontrol ve meme muayenesi ile başlar. Radyolojik tetkikler ise erken tanıda önemli görüntüleme yöntemleridir;
- 20 yaşından itibaren adet döneminin bitiminde kendi kendine meme muayenesi (ayda bir kere)
- 20-30 yaşından itibaren doktor tarafından yapılacak klinik meme muayenesi (1-3 yılda bir) ve gereklilik halinde USG inceleme
- 40 yaşından itibaren doktor tarafından yapılacak klinik meme muayenesi ve mamografi (yıllık)
ULTRASONOGRAFİ (USG)


- Radyasyon etkisi yoktur. Gebelerde de güvenle uygulanır.
- Genç kadınlarda, yoğun meme varlığında, mamografide saptanan lezyonların değerlendirilmesinde, fibrokistik meme yapısında ultrasonografi gündeme gelir.
DİJİTAL MAMOGRAFİ (MG)
- Mamografi memenin 2 planda görüntülenmesini sağlar.
- Alınan radyasyon dozu çok düşüktür.
- Dijital mamografinin tanısal değeri özellikle 50 yaş altı ve yoğun meme yapısı bulunan kişilerde konvansiyonel mamografi cihazına göre daha yüksektir.
- Kanser taraması 40 yaşında başlar, senelik mamografi ile yapılır. Ailede meme/yumurtalık kanseri varlığında ve bazı özel durumlarda taramaya daha erken yaşta başlanır.

Ayrıca gerekli durumlarda ileri görüntüleme yöntemi olarak meme MRG ve Radyoloji Uzmanı tarafından lokal anestezi eşliğinde yapılan meme biyopsisi (ince iğne-kalın iğne(tru-cut) veya vakum biyopsi) yöntemlerine başvurulabilir."