11 Ocak 2018 Perşembe

KALÇA ULTRASONU YAPTIRMAK NEDEN GEREKLİDİR?


 Doğuştan kalça çıkığı erken tanı ile tedavi edilebilen bir sorundur. Bu yüzden rutin taramalarda kalça ultrasonu atlanmaması gereken en önemli tarama yöntemidir.

Konu ile ilgili Medigold Sultan Hastanesinden Radyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Devran Aybar bilgi verdi.
İlk aylarda bebek yürümediği için tanısı oldukça zordur, sanılanın aksine ağrı yapmaz. Yürümeye başladığında da tedavi için çok geç kalınmış olur. Bu rahatsızlığın olup olmadığını tespit için ultrason taraması yaptırmak şarttır. Sağlık Bakanlığı tarafından da tarama yöntemi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu hastalık ne kadar erken teşhis edilirse o kadar kolay tedavi edilebilir. Geç fark edilirse ilerleyen yaşlarda yürümede aksamalara ve daha ciddi sakatlıklara neden olabilir.


WHO (Dünya Sağlık Örgütü) istastiki verilerinde, her yıl doğan bin çocuktan yaklaşık iki-üçünde Doğuştan Kalça Çıkığı görüldüğünü ifade etmektedir. Ülkemizde 1-3 ay arasında bu konuda deneyimli radyologlar tarafından ultrason ile tarama yapılmaktadır. İlk 6 ay içerisinde yaptırılmadığı takdirde ultrasonografik duyarlılık azaldığından  tanı için direk radyogramlar gerekmektedir. İşlem ağrısızdır, radyasyon içermemesi sebebiyle de tercih nedenidir. Ön hazırlık gerektirmez.

Doğumsal Kalça Çikiği Nedenleri:

        Annenin salgıladığı hormon çocuk kalça ekleminde gevşeklik yaptıysa (Doğum sırasında salgılanan relaksin hormonu gibi)
        Bebek kız çocuğu ve/veya ilk çocuk ise
        Ailede Gelişimsel Kalça Displazisi olayları yaşandıysa, kundaklama gibi bölgesel faktörler varsa
        Sezaryenle doğum sırasında ve/veya ters (makat) doğumlarda
        Doğum kilosu fazla ise"
 

DEĞİŞEN YÜKSEK TANSİYON KRİTERLERİ ERKEN TEŞHİS İÇİN BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR…


Dünyada önlenebilir ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan yüksek tansiyon kriterleri değişti. Yıllardır normal tansiyon diye bildiğimiz değerler artık yüksek tansiyon değerini taşıyor. Uzmanlar ise bu uygulamanın erken tanı için büyük önem taşıdığını ifade ediyor.


Yüksek tansiyonun beraberinde birçok hastalığı da getirdiğini ifade eden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ahmet Sarıçopur,” Hipertansiyon halk dili ile yüksek tansiyon, dünyada önlenebilir ölüm nedenleri içinde ilk sırada yer alıyor. Yüksek tansiyon kalp krizi, beyin krizi, kalp yetersizliği, kalpten çıkan ana damar olan aortanın yırtılması, kalp ritim bozuklukları, böbrek yetmezliği, görme bozuklukları gibi yaşam kalitesini önemli ölçüde bozan ya da ölüme sebep olan hastalıklara yol açabildiği gibi hayati organlara da ciddi zarar verebiliyor.” dedi.

Amerikan Kardiyoloji Derneğinin geçtiğimiz kasım ayında yayınlanan yeni hipertansiyon kılavuzunun detaylarını paylaşan Dr. Ahmet Sarıçopur,” Hipertansiyon konusunda zaman zaman dünyadaki kardiyoloji dernekleri kılavuzlar yayınlamakta ve bu konudaki bilgileri güncellemektedir. Bununla ilgili olarak en son Kasım 2017’de Amerikan Kardiyoloji Derneği yeni bir hipertansiyon kılavuzu yayınladı.  Bu kılavuzla beraber önceki bilgilerimizde radikal değişiklikler oldu. Yeni kılavuza göre hipertansiyon limitleri aşağı çekildi. Önceden 140/90 mmHg yani halk dilindeki tabiri ile 14’e 9 değerinin üstü hipertansiyon olarak adlandırılırken; 120/80 mmHg altı normal, 120-129/80 mmHg yüksek tansiyon, 130-139/80-89 mmHg evre I hipertansiyon, 140/90 mmHg ve üstü evre II hipertansiyon olarak sınıflandırıldı. Daha önceki tanıma göre toplumun yüzde 30’u hipertansiyon hastası iken yeni tanımlama ile bu oran yüzde 46’ya çıkmıştır.” şeklinde konuştu.

Erken teşhis konulmasına yardımcı olacak.

Yüksek tansiyon kriterlerinin değişmesini yorumlayan Dr. Sarıçopur,” Şimdiye kadar yapılan çalışmalar yüksek tansiyon ile kalp damar hastalıkları arasında çok yakın bir ilişki olduğunu gösterdi. Sistolik kan basıncında 20 mmHG, diyastolik kan basıncında ise 10 mmHg artış olması felç, kalp hastalığı ve damar hastalığına bağlı ölüm riskini iki kat arttırmaktadır. Ölümcül hastalıklarla bu kadar yakın ilişkisi olan hipertansiyonun tanı kriterlerinin aşağı çekilmesi bir anlamda toplumda hipertansiyona ve buna bağlı risklere dikkat çekecek, daha fazla hastaya erken teşhis konulmasına yardımcı olacak ve birçok ölümcül hastalıktan koruyacaktır. Bu uygulama ile hastalar hemen ilaca yönlendirilmeyecek ama yaşam tarzları değişecek. Sigarayı bırakma, diyet, egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile hastalar ilaç kullanmadan tansiyondan korunmuş olacak. Toplumsal sağlık açısından da önemli bir konu. Çünkü hantallık ve fazla kiloya bağlı obezite, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, metabolik sendrom gibi pek çok olumsuzlukla da eşzamanlı olarak mücadele etmemizi sağlayacak.” ifadelerini kullandı.

Bilinçlenmek için kampanyaları artırmalıyız.


Yüksek tansiyona ve alınacak önlemlere karşı toplumsal bilinçlenmenin önemine dikkat çeken Sarıçopur,” Tansiyonu holterde 120-130 milimetre cıva aralığında olan bir hastaya biz bu kılavuzdan önce normal tansiyon derken şimdi diyeceğiz ki, ‘diyetine dikkat et, günlük egzersiz yap, günde 45 dakika yürü ya da bisiklet sür, stresten uzak dur’. Burada hem koruyucu hekimlik hem de toplumsal bilinçlenme anlayışı ortaya çıkıyor. Bu insan psikolojisi açısından da çok önemli. Evde oturan insan depresyon riski altında ama hayatına en azından kısa yürüyüşleri ekleyen bir insan stresi de kontrol altına alabilir. Bilinçlendirmek erken tanıda önem taşıdığı gibi risk faktörlerinin de ortadan kaldırılmasında destek olacaktır. İnsanlar ilaç kullanmadan bu hastalığın önüne geçebilecekler bu sayede.” dedi.