20 Kasım 2019 Çarşamba

MR. JADE, KAYSERİ’DE RESTORAN AÇIYOR





Müzik çalışmalarının yanı sıra sosyal sorumluluk projeleriyle adından söz ettiren Mr. Jade, şimdi de restoran açmaya hazırlanıyor. Ünlü sanatçının tüm detaylarıyla bizzat ilgilendiği mekan, Kayseri’de hizmete girecek.


Şarkılarıyla yurtdışında ünlenen ve müzik çalışmalarına yaklaşık bir yıldır Türkiye’de devam eden Mr. Jade, son dönemde hayır işleriyle gündemde. En son İzmir’de bir köpek barınağına su deposu yaptıran ve Kocaeli’nin Körfez ilçesinde bulunan bir okulun fen laboratuvarının yapımını üstlenen ünlü sanatçı, şimdi de ticarete atılıyor.

TÜRK MUTFAĞINDAN ÖZEL LEZZETLER

Restoran işletmeciliğine soyunan Mr. Jade, uzun süredir hazırlıklarıyla ilgilendiği mekanı Kayseri’de açacak. ‘Mr. Jade’ ismini taşıyacak restoran, kısa süre önce açılan bir alışveriş merkezinde hizmete girecek. Mr. Jade mekanın misafirlerini Türk mutfağının özel lezzetleriyle ağırlayacak.

18 Kasım 2019 Pazartesi

FELÇ ATAĞI İHMAL EDİLMEMELİ…


 Basit bir göz kararması, baş dönmesi, elde ve kolda meydana gelen anlık güçsüzlük ile bir anda elden bardağın düşmesi, ayakta güçsüzlük ve geçici görme kaybı gibi belirtiler şah damarı kaynaklı inmeyi işaret ediyor olabilir. Uzmanlar bu belirtilerden herhangi birinin yaşanması durumunda mutlaka uzmana başvurmak gerektiğinin ve tedavisinin yapılması gerektiğinin altını çiziyor.


58 yaşındaki Atilla Kılınç 2 yıl önce benzer şikayetlerle doktora başvurduğunda yapılan anjiyodan sonra stent takılması gerektiği söylendi kendisine. Ancak Kılınç’ın tedavisini ihmal etmesi sonucu geçtiğimiz günlerde baş gösteren felç atakları sol kolunda ve sol bacağında inmeye neden oldu. Damarı tıkayan plakların aşırı yumuşak olmasından dolayı stent alternatifi tamamen ortadan kalkan hastaya Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko ve ekibi açık ameliyatla müdahale etti. Başarılı bir ameliyatın ardından yüzde 98 tıkalı olan şah damarı açılan hasta sol kolunu ve bacağını hareket ettirmeye başladı. Şikayetlerinin baş ağrısı ile kendini gösterdiğini ifade eden Atilla Kılınç,” Çok ciddi baş ağrısı şikayetim vardı. Bir süre sonra sol kolumu hareket ettirememeye başladım. Yakınlarım ambulans çağırdı ve hastaneye götürüldüm. Burada ikinci defa felç atağı geçirdim. Bu sefer sol bacağımı da hareket ettirmeye başladım. Hemen Anjiyo yapıldı ancak sonuç alınamadı. Damarlarımdaki plakların çok yumuşak olmasından dolayı başka bir müdahale yapılamayacağı söylendi. Yoğun bakımda kaldım bir süre. Bu süre zarfında yakınlarım Yusuf hocaya ulaşmışlar. Tetkiklerden sonra ameliyatımı yağabileceğimi söyledi. Artık ihmal etme durumum söz konusu olmadığı için hemen ameliyat olmayı kabul ettim. İyi ki kabul etmişim. Ameliyattan sonra sol kolum ve bacağım hareket etmeye başladı. Tedavimin hastanede tamamlanmasının ardından da yürüyerek evime gittim.” dedi.


Başarılı bir ameliyatla şah damarı açıldı.
Atilla Kılınç’ın ameliyatını yapan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko hastayı değerlendirerek,” Hastanın sağ şah damarı yüzde 98 tıkalıydı. Birkaç yıl önce de benzer bir atak geçirmiş hastamız. Eğer o zaman tedavisini yaptırsaydı böyle bir durumla karşılaşmayabilirdi. Bu yüzden inme belirtileri konusunda biz sık sık uyarılarda bulunuyoruz. Baş dönmesi, geçici görme kaybı, kolda ve bacakta güçsüzlük, geçici şuur kaybı ve konuşma bozukluğu gibi belirtileri dikkate almamız hayati önem taşıyor. Bu belirtiler genelde geçiştiriliyor ve bundan dolayı tedaviler gecikebiliyor. Oysa ki inme bugün ülkemizde ve dünyada ölüm oranlarının başında geliyor. Bu yüzden kesinlikle ihmal edilmemeli. Atilla bey de ihmal etmiş. Bize geldiğinde sol kolu ve sol bacağı hareket etmiyordu. Meslektaşlarımız stente uygun olmadığını söylemişler. Bu doğru. Çünkü damarını tıkayan plaklar çok yumuşaktı. Böyle bir durumda stent takılması mümkün olmamaktadır. Biz de inme cerrahisi yöntemi ile ameliyat etmeye bu yüzden karar verdik. Lokal anestezi ile şah damarını açarak plakları temizledik. Ancak bu plağın bu derece yumuşak olması bizim de ameliyatımızın riskini arttırıyordu. Normalde yüzde 1-2 riskle yapıyoruz bu ameliyatları. Atilla beyi yüzde 5 riskle opere ettik. Çok şükür her şey yolunda gitti ve damarı plaklardan temizledik. Ameliyattan hemen sonra hasta sol kolunu ve bacağını hareket ettirmeye başladı. Taburcu olduğunda da yürüyordu. Ancak tekrar ediyorum. İnme ciddi bir rahatsızlık. Görülme oranları günden güne arttığı gibi görülme yaşı da genç yaşlara kadar indi. Bu yüzden sıraladığım belirtileri yaşayan mutlaka uzmana başvurmalı. Ailesinde inme hikayesi olanlar 40 yaşından sonra mutlaka her yıl şah damar ultrasonu yaptırmalı. Aile hikayesi olmayan ancak sigara, stres, sağlıksız beslenme, hareketsizlik gibi olumsuzlukları barındıranların da 50 yaşından sonra mutlaka her yıl düzenli şah damarı ultrasonu yaptırmaları gerekir.” şeklinde konuştu.




KORKUTAN HAVA KİRLİĞİ UYARISI: “AKCİĞER KANSERİ RİSKİNİ ARTTIRIYOR”…



Uzmanlar uyardı! Metropol şehirlerde yoğun trafik ve sanayinin yol açtığı hava kirliği akciğer kanserini tetiklerken kentsel dönüşüm kapsamında eski binaların yıkımına bağlı olarak ortaya çıkan kanserojen toz parçacıkları (asbest) akciğer zarı kanserine zemin hazırlıyor.


17 Kasım Dünya Akciğer Kanseri Günü nedeni ile çarpıcı açıklamalarda bulunan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan hava kirliliğinin artış göstermesi ile ortaya çıkan tehlikeye dikkat çekti. Demirhan,” Hava kirliliği akciğer kanseri ve kronik akciğer hastalıklarının gelişiminde çok ciddi bir risk faktörüdür. Artık yaşadığımız her ortamın temizliği şüpheli hale gelmiştir. Metropol kentlerde bu daha da belirgin hale gelmekte hatta Anadolu’nun bazı il ve ilçelerinde de özellikle kış aylarında hava kirliliği artmaktadır.”dedi.

Kentsel dönüşümden dolayı büyük şehirlerde Maling Mezatelyoma riski artıyor.

Asbeste bağlı gelişen en tehlikeli kanseri türlerinden Mezotelyoma’nın önümüzdeki yıllarda çok ciddi bir risk oluşturabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Özkan Demirhan,” Şu an yaşadığımız şehir olan İstanbul’da da yoğun trafik ve sanayinin yol açtığı hava kirliğinin yanı sıra kentsel dönüşümde eski binaların yıkımına bağlı ortaya olarak çıkan kanserojen toz parçacıklarının (bunlardan en sık olanı ve bilineni özellikle asbest) akciğer zarı kanseri ve akciğer kanseri riskini artırmaktadır. Akciğer zarı kanserinin (malign mezotelyoma) en önemli nedeni olan asbest, asbestin yoğun bulunduğu beyaz toprağın özellikle belli yörelerde sık kullanımından dolayı lokal (bölgesel) olarak rastlanmakta idi. Ancak günümüzde bu risk kente göçten dolayı azalmıştır. Yaşadığımız bu dönemde özellikle kentsel dönüşümden dolayı bu risk artık şehirlerde daha fazladır. Çünkü 2010 yılında asbest yasaklanmadan önce ısıya ve yıpranmaya dayanıklı asbestli maddelerin kullanımı çok yoğun idi. Bundan dolayı önümüzdeki son 20-50 yıl içinde akciğer zarı kanseri (malign mezotelyoma) hastalığında artış olacaktır. Bir diğer risk grubu da gemi işinde çalışanlardır.” şeklinde konuştu.

Eski binaların yıkım esnasında yetkililerin ciddi tedbirler alması gerekiyor.

Kentsel dönüşüm kapsamında eski binaların yıkımı esnasında yetkililerin ciddi önlemler alması gerektiğine dikkat çeken Demirhan sözlerine şöyle devam etti. “Burada yetkililere çok önemli iş düşmektedir. Kentsel dönüşümde yıkım esnasında gerekli tedbirleri maksimum düzeyde almalı. Başta yıkım işinde çalışanların kirli, tozlu havaya maruz kalmamalı sağlanmalı. Yıkımın olabildiğince havayı kirletmemesi için gereken özen gösterilmelidir.”
 
Açık havada spor yapanlar dikkat!

Açık havada spor ya da sağlık için yürüyüş yapanlara çok ciddi uyarılarda bulunan Doç. Dr. Özkan Demirhan,” Spor sağlıklı yaşamanın bir parçasıdır. Ancak sağlıklı olalım derken hava kirliliğinin yoğun olduğu trafik yoğunluğu olan yerlerde, kentsel dönüşümün yoğun olduğu yerlerde kanserojen maddelere maruz kalmamak için dikkat etmek gerekir. Bu ortamlarda spor yapmayı bırakın yaşamak bile tehlikeli hale gelmektedir. Evimizi değiştirme imkanımız her zaman olmamaktadır bu nedenle sporumuzu daha temiz alanlarda yapmalı ve saatlerine dikkat etmeliyiz. Sabah saatlerinde mümkünse ormanlık alanlarda yürüyüş yapmak gerekir. Hava durumuna da dikkat edilmesi gerekir. Rüzgar ve yağmurun olmadığı yüksek basınçlı havalarda kirlilik daha da fazla olmaktadır. Bu yüzden bu tarz havalarda açık havada spor yapmamaya dikkat etmek gerekir. Spor yaparken solumun kaslarımız maksimum kapasite ile çalışmaktadır bu nedenle ortamda bulunan hava ve bunun içindeki küçük partikülleri normalden daha fazla teneffüs eder ve akciğerimizin daha derinlerine doğru çekeriz. Bu yüzden sporumuzu daha temiz şartlarda yaparak vücudumuzun daha sağlıklı kalması için uygun saat, uygun hava, uygun konumda yapmamız gerekmektedir. Aksi takdirde sağlığımızı tehlikeye atarız. Sağlık için spor, hastalık için hava kirliliği birbirine zıt olan durumlardır. Hangisine daha fazla maruz kalırsak savaşı kazanan taraf o olur.” dedi.