21 Nisan 2017 Cuma



YABAN MERSİNLİ VE PEKMEZLİ NEFİS ÇOCUK EKMEĞİ...

Şöyle bir düşüncem vardı eskiden. “Görmemişin çocuğu olmuş, ne yapacağını şaşırmış.” Derdim ve 'düşmeyin bu kadar bu çocukların üstüne' diye söylenir dururdum. İtiraf etmeliyim annelere büyük bir özür borcum var. Şimdi aynı şeyi kendime söylüyorum,”Görmemişin çocuğu olmuş”.diye.
Garip bir duyguymuş annelik. Yorulmuyorsun, sıkılmıyorsun, sinirlenmiyorsun, olmadığın kadar sabırlısın, uyumasan da ayaktasın her an, yemesen de karnın doyuyor, o güldüğü zaman keyfine diyecek yok, o ağladığında için yanıyor. O koşulsuz dedikleri sevgi olayı bu galiba.

1 yaşını doldurduk çok şükür. Nice yıllara inşallah tatlı bebeğim. Şimdi tabi artık her şeyi yeme zamanı geldiği için ben gece gündüz araştırıyorum. Ne yedireyim, en doğal nasıl yapayım, en faydalı nasıl pişirilir? gibi… Geçen sabaha karşı aklıma geldi. Ekmekler zararlı deniliyor. Bu çocuk hiç ekmek yemeyecek mi derken gece gece onlarca ekmek tarifi izledim, okudum. En sonunda da aradığımı buldum galiba. Tam buğday unu ile pekmezli ve yaban mersinli çocuk ekmeği.
Annelerle paylaşmak istedim hemen. Ben denedim, oğlum bayıldı.

Buyurun o zaman tarifi:

500 gr kadar tam buğday unu
1 paket ekşi ekmek mayası
2 çorba kaşığı pekmez
1 yumurta sarısı
1 tepeleme çorba kaşığı tereyağ ( oda sıcaklığında )
1.5 su bardağı su
2 çorba kaşığı kuru yaban mersini

Hazırlanışı:
Unu, pekmezi, kuru mayayı, yumurta sarısını, tereyağını, suyu ekleyerek hamuru 10 dakika Dakar yoğurun ve ardından beklemeye üzerini örterek ılık bir oramda yaklaşık 1 saat kadar beklemeye bırakın. Ardından kuru yaban mersinlerini de ekleyerek hamuru bir kez daha yoğurun ve 1 saat daha bekletin.
Kabaran hamuru uygun bir kaba ( borcam ya da kek kalıbı da olabilir ) alın. Fırına vermeden önce hamurun yapışmaması için dibini tereyağ ile yağlayın. 200 derece fırında 20-25 dakika pişirin.

Afiyet olsun.

20 Nisan 2017 Perşembe



MUCİZE KADIN YAŞAMLA DÜELLOSUNDA ZAFER KAZANDI…

Her insanın korkulu rüyası kanser. Bu zorlu süreçte ise en büyük görev hastanın yakınlarına düşüyor. Feyza Alaman kanser oldu ancak hastalığını dahi bilmedi. Doktorlar eşine 4 aylık ömrü kaldığını söylediler. İnsanüstü bir mücadele ve inançla genç kadını kadere teslim etmeyen vefalı koca sayesinde Feyza Alaman kanseri yendi. Kanseri atlattığını ise sağlığına kavuştuktan sonra öğrendi. 4 ay ömür biçilen genç kadın kanserle mücadele sürecinde bir de hafızasını kaybetti. Uzun bir süre yavrusunu bile hatırlamadı. O henüz 30 yaşında hayatla girdiği zorlu mücadelede yaşadığı mucizevi süreci anlattı.

Kanser olduğunuzu nasıl öğrendiniz?
8 aylık hamileydim oğlum Muhammed’e. Doğuma 3 hafta kalmıştı. Bir gece yarısı fenalaştım. Eşim apar topar hastaneye kaldırdı.

BİR GECEDE DÜNYAM DEĞİŞTİ

Hastanede size ne söylediler?
Benim o gece dünyam değişti. Bilincim kapalı olarak eşim beni hastaneye yetiştirmiş. Sara nöbeti geçirdiğimi söylemişler. Beyin tümöründen şüphe etmiş doktorlar. Nitekim tetkiklerden sonra beyin tümörü tanısı konmuş. ‘4 ay ömrü var eşinizin.’ demişler eşime. Tabi bir de ameliyatımın mümkün olmadığını.

Pekiyi bu arada karnınızdaki bebeğiniz ne oldu?
Bebeğimi sezeryanla almışlar hemen. Hayati tehlikesi oluşmuş onun da, Doktorlar riske atmak istememiş. Kurtarmışlar yavrumu ve yoğun bakıma almışlar.

Bebeğiniz sizden ayrı mı kaldı bu süre zarfında?
Başka bir hastanenin yoğun bakımında kalmış.

HAFIZAM SİLİNDİ, BEBEĞİMİ HATIRLAMADIM

Siz bebeğinizin yanına neden gidemediniz?
Hem ölüm kalım mücadelesi, hem hafıza kaybından dolayı. Yoğun bakımdaydım ben de. Ancak düştüm ve kafamı çarptım diye biliyordu. Kanser olduğumu söylemedi eşim bana. Her şeyle kendisi mücadele etti aslında o süreçte. Muhammed doğdu dediler ama ne hamileliğimi ne de bebeğimi hatırlamıyordum. Daha pek çok şeyi de hatırlamıyordum.

Sonra ne oldu?
Eşim çarpmanın etkisi ile beyinde hafif bir tümör oluştuğunu ve basit bir biyopsi yapılacağını  söyledi önce. Beyin Cerrahı Prof. Dr. Alper Kaya ile görüşmüş. Ameliyatımı birçok cerrah üstlenmemiş bir tek Alper hoca ‘ben yaparım’ demiş.

AMELİYAT BİTİNCE HER ŞEYİ ÖĞRENDİM

Ameliyat süreci nasıl gelişti?
Ameliyata girdim, çıktım sonra durumun ciddiyetini öğrendim. Meğer geçirdiğim sara nöbeti tümördenmiş. Bu nöbet sayesinde tümör erken evrede yakalanmış. Çok büyük bir tümör olduğu için kimse ameliyata yanaşmamış ama Prof. Dr. Alper Kaya bu tümörü alabileceklerini söylemiş. Ameliyattan da tümörden tamamen arınmış vaziyette çıkmışım. Ben basit bir biyopsi ameliyatına gidiyorum zannediyordum meğer benim ölüm kalım mücadelem varmış. Hepsini sonra öğrendim.

Pekiyi ya hafızanız?
Hastaneden taburcu olduktan sonra bir süre annemin evinde kaldım. Bebeğim de oradaydı. Bebeğimle ilk defa annemin evinde tanıştık. İkimiz de yabancıydık birbirimize. Hafızam da sürekli gelip gittiği için hatırlayamıyordum, sanki Muhammed benim çocuğum değilmiş gibi hissediyordum. Ama eşimin ve ailemin sevgisi bana bu zor günlerde can suyu oldu. Minik oğlumla yeniden tanıştım.

Oğlunuzu ve ailenizi tam olarak ne zaman hatırladınız?
Ameliyattan yaklaşık 4 ay sonra. Oğlum 4 aylıkken hafızam toparlanmaya başladı. Hamileliğim, o gece her şeyi hatırlamaya başladım. Bebeğimi ondan sonra daha da sıkı kucakladım. Zavallı yavrum bana en çok ihtiyacı olduğu dönemde anne sütünden, anne şefkatinden, anne kucağından mahrum kaldı. Ancak anneme minnettarım bebeğime çok iyi bakmış bu süre zarfında.

MUCİZEM DERDİM, GERÇEKTEN MUCİZEM OLDU

Pekiyi ya eşiniz?
O benim mucizem derdim hep. Çok zorlu bir süreç yaşamış. Benden gizledi hastalığımı, her şeyle kendisi baş etti. Bana hiçbir şeyi yansıtmadı. Hiç kimse bu ameliyatı üstlenmezken o pes etmemiş. Yapabilecek doktor aramış, bulmuş. O olmasa ben bu kadarına cesaret edebilir miydim bilmiyorum. Hayatta imkansız yok bunu anladım. İnsan inanınca mucizeler gerçekten oluyor hayatta. Eşim benim  bu hayattaki gerçek mucizem oldu.


Bu hikayenin kahramanı sizsiniz Tayfun bey? Siz de anlatır mısınız bu zorlu süreci.
 22 Mayıs sabaha karşı sinir krizine benzer bir kriz geçiriyordu. Önce ne olduğunu anlamadım. Nefes almakta zorluk çekiyordu. Hamileliğin son günleri olduğu için doğum korkusu başlamıştı. Önce onunla alakalı bir şey olduğunu zannettim. 112’yi aradım ve yardım istedim onlar gelene kadar da rahat nefes almasını sağlamaya çalıştım. İlk müdahale yapıldıktan sonra hastaneye kaldırıldı. Bebeği hemen sezaryenle aldılar herhangi hayati bir durumla karşılaşmasın diye. Burada da yapılan tetkikler sonucunda durumunun ciddi olduğu ve beyninde çok büyük bir tümör tespit ettiklerini söylediler. Ameliyatının çok riskli olduğunu birkaç aylık ömrü olabileceğini söylediler. Ailecek hepimiz şok olduk tabii. Çok dua ettik ve araştırdık ayrıca bu ameliyatı yapabilecek bir cerrah var mı diye ve Prof. Dr. Alper Kaya’ya ulaştık. Tümör çok büyük olduğu için ameliyatın zorluklarını anlattı ama temizlenmesi durumunda da eşimin sağlığına kavuşma ihtimalinin olduğunu söyledi. Nitekim de öyle oldu. Ameliyat çok başarılı geçti ve eşim bu hastalıktan kurtulmayı başardı. Hayatta bazı mutlulukların değeri hiçbir şeyle satın anmazmış. Tabi en önemli etken inanmak ve mücadele etmek. Umut yok düşüncesi ile bırakmadım. Allah bilir dedim, ümidimi ona bağladım. Dua ettim. Kabul etti dualarımı. Bu yüzden her umutsuzluğa karşı hemen pes etmemek lazım. Karanlığın sonunda aydınlık olduğunu unutmamak gerekir.

Kaynak: prpointmedia - Şükriye Özgül

19 Nisan 2017 Çarşamba




HERKES İÇİN UYGUN 10 ARA ÖĞÜN...

Son zamanlarda beslenmenin en popüler konuları hakkında kafalar ne yazık ki oldukça karışık. Ara öğün yapmanın gerekliliği de bu konulardan biri. İstinye Üniversitesi Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Serra Arslan hem bu konuya açıklık getirdi hem de her damak zevkine uygun sağlıklı ara öğünlere dair bilgi verdi.

“Diyetin ezeli düşmanı aç kalma korkusu iken; uygun saat aralıklarını belirleyerek sağlıklı ara öğünlerle diyet yaparken aç kalma korkunuzu yenebilirsiniz.
İştahınızı azaltmanın en güzel yolu, ara öğün yapmaktır. Seyahatte, trafikte, toplantıda, arkadaş sohbetinde, her neredeyseniz; kendinize uygun hem sağlıklı hem de keyifli ara öğünlerle tokluk sürenizi uzatarak kilonuzu kontrol etmek elinizde. Pekiyi bu ara öğünler neler? Gelin, hep beraber inceleyelim.


“İşim evime çok uzak, kahvaltımı evde yapamıyorum” diyenler için ara öğün;
Kahvaltı saati uyandıktan en az 2 saat sonraya kalacaksa güne ara öğünle başlamakta fayda var.
1 bardak süt + 7-8 adet çiğ badem kahvaltı öncesi herkese uygun bir ara öğün olabilir. Sütün gaz şikayeti yaşattığı kişiler laktozsuz süt tercih edebilirler.

“Kahvaltım pratik ama sağlıklı olsun” diyenler için ara öğün;
Her gün mükellef kahvaltı sofraları hazırlayamıyor olabilirsiniz ama bu durum sizleri sağlıklı kahvaltı menülerinden uzaklaştırmasın. 1 bardak süt veya yoğurda ekleyeceğiniz 3 kaşık sade yulaf ezmesi ve 1 avuç içi kadar mevsim meyvesi kolaylıkla hazırlayıp tüketebileceğiniz en doğru seçeneklerden. 

Çok aç değilim ama canım bir şeyler yemek istiyor” diyenler için ara öğün;
Şekersiz sütlü veya sade kahve yanında tüketeceğiniz 3 tam ceviz ile beraber 2 ana öğün arası kısa ise; tercih edilebilecek en keyifli ara öğünlerden.




“Akşam yemeğim çok geç saatlere kalıyor” diyenler için ara öğün;
Özellikle büyük şehirlerde çalışan, iş dönüşü evine ulaşmakta zorluk çeken, akşam yemeğini geç saatlerde yapmak zorunda kalanlar ara öğün olarak doyurucu ara öğünlere ihtiyaç duyan grup oluyor. Bu durumu sıkıntıya dönüştürmemek için kepekli ekmek ile hazırlanacak peynirli tost veya sandviç yanında çay veya ayran ile her yerde dengeli ve doyurucu ara öğünler oluşturabilirsiniz.

“Tatlı mı tatlı bir kaçamak yapmak istiyorum.” diyenler için ara öğün;
Tatlı krizlerini meyveyle geçiştirmek ilk önerim oluyor her zaman. Kuru meyveler de böyle zamanlarda kurtarıcı seçeneklerden. Özellikle kuru hurma ve kuru incir tatlı isteğinizi en sağlıklı şekilde geçiştirmek için mükemmel bir alternatif.

“Ara öğünümü her yere taşıyabilmek isterim” diyenler için ara öğün; 
Paketli ürünler kolay taşınabilir olmasıyla hemen hemen herkesin satın aldığı besinlerden. Fakat etiket incelemeden alınan ürünlerin şeker ve katkı maddesi içerikleri göz ardı edildiğinde ara öğün oldukça sağlıksız hale gelebiliyor, dikkat! Tüketeceğiniz paketli ürünün ilave şeker içermemesine dikkat ederseniz, olası kilo artışlarının da önüne geçmiş olursunuz. İşlenmemiş kuruyemişler ve taze/kuru meyve seçenekleri her yere taşıyabileceğiniz seçeneklerden.


“Ana yemek gibi ara öğün olur mu?” diye merak edenler için ara öğün;
Ana yemek hazırlayacak kadar acıkmayan ama 3-4 saat aralıklarla bir öğün oluşturulması gerektiğinin farkında olanlar için 1 kase evde hazırlanmış kremasız bir çorba veya mevsim sebzelerinden oluşturulmuş bir salata pekala bir ara öğün olabilir.




“Kaçamak sayılabilecek ara öğün olamaz mı?” diye merak edenler için ara öğün;
Külahsız ve glikoz şurubu içermeyen (etiket okumaya dikkat!) 3 top dondurma herkesin severek tüketeceği, keyifli bir ara öğün olacaktır. Bahar ve yaz ayları için ideal…

“Geleneksel tatlardan vazgeçemiyorum.” diyenler için ara öğün;
Az tuzlu 1-2 dilim peynir ve yanında tüketilecek ekşi mayalı çavdar veya tam buğday ekmeği belki de hazırlanabilecek en külfetsiz menülerden. Üstelik oldukça doyurucu ve dengeli.







“Sadece sıvı ara öğün olur mu?” diye merak edenler için ara öğün;
Tabi ki olur. Evde hazırlayacağınız meyveli süt veya kefir, şekersiz sütlü veya sade kahve, ev yapımı şekersiz limonata sıvı ara öğün olarak tercih edebileceğiniz besinlerden.”

 serra.arslan@isu.edu.tr


18 Nisan 2017 Salı



ALMAN DOKTORLARIN KONUŞTUĞU ‘TÜRK DOKTOR MUCİZESİ’…

Alman doktorlar 7 yılda 3 kez gurbetçi gencin bacağını kesme kararı aldılar. Türk doktor ise her seferinde genç adamın bacaklarını kurtarıp Almanya’ya geri gönderdi. Alman doktorları şaşkına çeviren Türk profesörün geliştirdiği teknik bacak damarı tıkanan hastalara umut oluyor.



Almanya’nın Hannover kentinde yaşayan ve müzisyenlik yaparak hayatını geçindiren 41 yaşındaki 3 çocuk babası Feridun Kibiroğlu, damar tıkanıklığına bağlı bacağında gelişen rahatsızlıktan dolayı uzun yıllar zor bir dönem geçirdi. Bundan 7 yıl önce yaşadığı ilk rahatsızlığında bacağı kangren olan gence Alman doktor acil amputasyon kararı aldı. Ancak Feridün Kibiroğlu Televizyonda izlediği Türk doktora da görünmeden bacağını kestirmek istemedi. İstanbul’a gelerek Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko’ya muayene olan gurbetçi genç ameliyat alındı ve bacağı kurtuldu. Almanya’ya döndüğünde Alman doktorların şaşkına döndüğünü anlatan Feridun Kibiroğlu,”Yusuf hocanın yaptığı ameliyatlarla Alman doktorlar inanamadı. Onlar diz üstünden kesme kararı almıştı, İstanbul’da gerçekleşen ameliyatta ise tırnağım bile zedelenmeden bacağım kurtuldu.” dedi.

Hastalık nüks edince Alman doktorlar ‘Biz keseceğiz sen Kalko’ya git.’ dediler.
İstanbul’daki tedavisinin ardından yaşadığı zorlu günleri geride bırakan Gurbetçi Feridun hastalığını tamamen atlattı düşüncesi ile sigaraya başladı. Ancak sigara rahatsızlığını nüks ettirdi ve tedavisinden 4 yıl sonra bacağı tekrar kangren oldu. Alan doktorların bir kez daha amputasyon kararı aldıkları Feridun Kibiroğlu soluğu yine İstanbul’da aldı. Yaşadığı zor günleri ve tedavisini anlatan Feridun Kibiroğlu ,”Yine dayanılmaz ağrılar, uykusuz geceler başlamıştı. Bu sefer diğer bacağım mosmor olmuştu ve Almanya’daki doktorlarım yine aynı kararı almışlardı. Ancak bu sefer onlar bana, ‘ Biz keseceğiz, sen Kalko’ya git görün. Onun tekniği belki tekrar işe yarar.’ dediler. Ben de soluğu İstanbul’da aldım. Ağrılarım bu sefer o kadar dayanılmazdı ki, Yusuf hocama kes diye yalvardığımı hatırlıyorum. Ancak o 2’nci sefer yine kurtardı bacağımı. Almanya’ya döndüğümde bu sefer doktorlarım çok enteresan bir yakıştırma yaptı. ‘ Sen sihirbaza mı gidiyorsun. Bu doktor sihirbaz mı?’ gibi yakıştırmalar yaptılar şakalaşarak. Ailem, yakınlarım, komşularım da çok şaşkındı. Çünkü onlar her seferinde beni yarım bacakla dönecek diye beklerken sapasağlam döndüm.” şeklinde konuştu.

Sigaradan uzak kaldı nargileye başladı ve hastalık 3’üncü kez yeniden nüks etti.
Geçtiğimiz ay ayağının tozu ile yeniden İstanbul’a gelen Feridun Kibiroğlu’na Prof. Dr. Yusuf Kalko 3’cü ameliyatı uyguladı. Bacağı yeniden kurtulan gurbetçi genç şaşkınlıkla mutluluğu aynı anda yaşadığı söyleyerek bir kez daha duygularını dile getirdi ve sigara ile ilgili önemli mesajlar verdi. Kibiroğlu,”Rahatsızlığım kılcal damarların tıkanması sonucu oluşan Buerger hastalığı. Bu hastalığın en önemli sebebi sigara. Yusuf hocam beni her seferinde uyardı. Başlarsan hastalığımın tekrar edeceğini söyledi. Ben 2’nci acı tecrübemden sonra kesinlikle içmeme kararı aldım ancak geçtiğimiz aylarda birkaç kez nargile denedim. Nargile de sigaradan farksızmış meğer. Yeniden nüks edince anladım ama iş işten geçmişti. Yusuf hoca beni yine ameliyata aldı bacağımı yine kurtardı. Almanya’daki doktorlarıma gittiğimde zaten onlar da hemen İstanbul’a gönderiyor beni. Bu sefer de kurtuldum çok şükür ve bir daha asla ne sigara ne de nargile olmayacak hayatımda.” ifadelerini kullandı.

Gerçekten umutsuz bir durumdu.
Hastanın durumunu ve yaptığı sıra dışı ameliyatı anlatan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko,”Hastanın bacak damarları tıkalıydı ve anjiyoya baktığımız zaman hiç dolumun olmadığı kup kuru damarlar gördük. Bu standart tedaviler ve standart cerrahi göz önüne alındığında gerçekten umutsuz bir durum. Yapacak bir şey yoktur. Denenmiş zaten, karnı ve kasıkları açılmış ancak olumlu bir sonuç alınamamış. Biz şah damarında uyguladığımız tekniği bacağa uyarladık, üstüne bir de ayrıca lokal anestezi altında bypass yaptık. Anjiyoda hiç dolum görünmemesine rağmen o bölgede bir kanal bulduk. Kendi tekniğimizin avantajlarını kullandık. Klasik bypass zaten yapamıyorsunuz bu damarlarda. Şah damarında yaptığımız teknik olan, bükümlü damarlarda şah damarını ikiye bölüyoruz ve içini temizliyoruz sonra da damarın boyunu kısaltıp uç uca dikiyoruz. Bunun benzerini yaptık ve kanal bulduk. Kasıkta derine giden ve çok ince bir damardan başka bir yol yoktu. Teknikte damar uç uca dikildiği için kan direkt kanala gidiyor. 3 kere benzer uygulamalarla Feridun’un bacaklarını kurtardık. Ancak Feridun Buerger hastası. En önemli tedavi bu hastalarda sigaradan uzak kalınmasıdır. Eğer bu hastalar sigaradan uzak kalmazda bu ameliyatlar ne kadar başarılı yapılırsa yapılsın, hastalık tekrarlar ve zamanla uzuv kayıpları kaçınılmaz olur.”dedi.