15 Nisan 2017 Cumartesi



ŞİFALI BESİNLER…

Şifalı besinlerle ilgili her gün yeni bilgiler paylaşılıyor. Pekiyi yediğimiz, içtiğimiz besinler bizi gerçekten hastalıklardan koruyabilir mi? İstinye Üniversitesi Hastanesinden Diyetisyen Serra Arslan anlatı.

Omega 3’ün doğal ağrı kesici özelliği vardır.
Araştırmalar Omega‘ün kas ağrısı, kemik ağrıları ve bel ağrıları üzerinde 18’inci yüzyüldan beri tedavi amaçlı kullanıldığını söylüyor. Balık yağı tüketimi antiinflamatuvar ve ağrı kesici etkisi olan ilaç kadar olumlu etki gösterebilmektedir. Türkiye’de ulaştığımız balıklar omega-3 açısından yeterli içeriğe sahip olmadığından balık tüketsin tüketmesin herkesin hekim veya beslenme uzmanına başvurarak kişisel ihtiyaçlarına özel omega-3 tablet kullanması gerekmektedir.

 Zerdeçal, Karaciğer Dostu.
İçerisinde bulunan kurkumin maddesi karaciğer hücrelerine zarar verebilecek toksik maddelerin karaciğerden uzaklaşmasına yardımcı olmada etkilidir.
Ayrıca yemeklerinizi pişirirken veya ara / ana öğünde tükettiğiniz yoğurda ekleyeceğiniz 1 çay kaşığı zerdeçal karaciğerinizi korurken yağ kaybını da destekleyecektir.






Yulaf, kilonuzu yönetmenize destekçi olur.
İçerisinde bulunan beta glukan açlık hissini baskılayan kolesistokinin salınımını arttırıyor. Üstelik zengin lif içeriği ile sindirim süresinin uzun olması da tokluk süresini uzattığından kilo yönetimi destekçisidir.
Yoğurt veya sütle ister pişirerek ister çiğ şekilde tüketebileceğiniz yulaf ezmesine meyve ekleyerek daha lezzetli hale getirip pratik ve oldukça sağlıklı öğünler oluşturabilirsiniz.

Posalı gıdalar kalp dostudur.

Beslenmenizde posalı besinlerin tüketimlerinin arttırılması kan kolesterol seviyelerinizin düzenlenmesine yardımcı olacaktır.

Posalı besinleri diyetinizde arttırmak için;
·         Beyaz ekmek yerine çavdar ve yulaf ekmeği tercih edin.
·         Kabuklu yenilebilen meyveleri kabuklu yiyin ve meyve, sebze ve salata tüketiminizi arttırın.
·         Haftada en az 1–3 kez 4-6 yemek kaşığı ölçülerinde kuru baklagil tüketin.
·         Pirinç pilavı yerine bulgur pilavı, meyve suyu yerine posa içeriği daha yüksek olan meyve tüketin.

Baklagillerle, kansere karşı savaşın.

İçerdiği glutatyonun, fenolik bileşikler ve tokoferoller sayesinde tam bir doğal antioksidan deposu olan baklagiller pek çok kanser türüne karşı koruyucudur.
Bakliyatlar gibi yüksek lifli gıdaların kolorektal kanser riskini azalttığı bildirilmiştir. Aynı zamanda yapılan geniş çaplı bir meta analiz çalışmasının sonuçlarına göre; haftada 4 veya daha fazla porsiyonda bakliyat tüketen kadınlarda daha az tüketenlere oranla daha az kolorektal adenoma rastlanmıştır.
Kuru baklagillere çorba veya ana yemek şeklinde beslenmenizde yer verebileceğiniz gibi haşlayarak salatalarınıza da ekleyebilir, öğün başına aldığınız posa miktarını kolaylıkla arttırabilirsiniz.

Nar, antiaging etkilidir ve yaşlanmayı geciktirir.
Kırmızı meyvelerden nar antioksidan özelliği sayesinde cilt hücrelerinin kollajen sentezini arttırma, hücrelerini yenileme özelliğine sahiptir. Ayrıca yapılan araştırmalara göre cildimizin maruz kaldığı UV ışınlarının zararlarına karşı da koruyor.
Nar salatalara da çok yakıştığı gibi kahvaltı veya ara öğünlerinizde de meyve seçeneği olarak tercih edebileceğiniz en sağlıklı meyvelerden.


Zencefil, Bulantı Gidericidir.
Gebelerde ilk 12 hafta bulantılarında, operasyon sonrası bulantı ve kusma, deniz tutması, sabah bulantısı ve kemoterapiye bağlı bulantı ve kusmalara karşı zencefil iyi bir destekçidir.
Taze rendelenmiş şekilde çay olarak da tüketilebilinir, yoğurda da eklenebilir.




Probiyotikler, doğal antidepresan özelliği taşır.
Bağırsakların ikinci beyin kabul edilmesiyle beraber iyi bir bağırsak dokusu, mutluluk hormonu olan serotonin hormonunu arttırıyor. Probiyotikler beyne GABA, serotonin gibi nörotransmitterlerin salınması için mesaj gönderir.

Probiyotik kaynaklı gıdalar, evde mayalanmış yoğurt, kefir, ev sirkesi, ev turşusu, ev tarhanasıdır. Fakat ağız yollu alınan bu gıdalardaki probiyotik içeriğin mide asidinden etkilenerek bağırsakta etkin olabilmesi az olduğundan toz veya kapsül şekilde probiyotik destek doğal gıdalarla tüketiminin yanında mutlaka alınmalıdır. 






13 Nisan 2017 Perşembe



SON ZAMANLARDA HER ŞEYE KÜSKÜNLÜĞÜNÜZÜN NEDENİ BAHAR DEPRESYONU OLABİLİR…

Uyku bozukluğu, telaş ve endişe, ani kilo kaybı, cinsel isteksizlik, hiçbir şeyden zevk alamama hali… Tüm bu belirtileri yaşıyorsanız dikkat! Bahar depresyonu yaşıyor olabilirsiniz.
 
Pekiyi ne yapmak gerekir? İstinye Üniversitesi Hastanesi’nden Psikolog Duygu Başak Gürtekin anlattı.

“Bahar ayları uzun bir kış döneminin ardından, yeni bir mevsimin başlangıcının yanı sıra, bizleri alışkın olduğumuz günlük rutinin dışına çıkarabilecek farklı bir doğa uyanışının ve ruh halinin habercisi olabilir. Yapılan araştırmalara göre bahar aylarında merkezi sistemimizde yaşanan bazı değişiklikler biyolojik ritmimizi oldukça etkiler.




Bu belirtilere dikkat!
·         Özellikle uyku bozuklukları,
·         Telaşlı olma hissi,
·         Kaygı ve endişede yaşanan artış,
·         İştahta belirgin bir değişiklik,
·         Ani kilo kaybı,
·         Cinsel isteksizlik,
·         Dikkatte azalma gibi semptomlar bahar depresyonunun habercisi olabilir.

Bunlara ek olarak kişilerin daha önce yapmaktan keyif aldığı şeyleri yapmamaya başlaması, geçmişte zevk alınarak yapılan aktivitelerden uzaklaşması da önemli belirtiler arasında yerini alır.

Kişi birden agresif bir ruh haline bürünür.
Mevsimsel geçiş süreçlerine bakıldığında kış aylarında yaşanan depresyon belirtileri arasında kişilerin içine kapanması dikkat çekerken, bahar depresyonunda huzursuzluk ve agresyon ön plana çıkar. Bu belirtilerin yoğun yaşandığı durumlarda destek almayı atlamamak ve koruyucu bir önlem almak gerekir. Tüm bunlara ek olarak kişinin deneyimlediği belirgin bir işlev kaybı varsa ve hayat akışında yaşanan tıkanıklıklar geçmişe kıyasla dikkat çekiyorsa mutlaka bir uzmandan destek alınmalıdır. 

Bahar yorgunluğu ile bahar depresyonunu birbirine karıştırmayın.

Bahar yorgunluğu ve bahar depresyonu aynı tanıma sahip değildir. Bahar yorgunluğu tablosu, bahar depresyonunun bir parçası olarak sıklıkla karşımıza çıkabilir. Bahar depresyonu mevsimsel ortaya çıkışları dışında diğer depresyon türleri ile benzerlik taşıyan ve yukarıda sıralanan semptomlar görüldüğünde mutlaka dikkat alınması gereken bir depresif bir duygu durum olarak tanımlanabilir. Bahar yorgunluğu ve bahar depresyonunu ayırırken karşımıza çıkan en önemli ayırıcı özelliklerden biri kişinin işlevselliğindeki değişimdir. Bu değişim çocuk - ergen grubunda ve yetişkinlerde çok farklı noktalara değebileceği gibi farklı özelliklerde kendini gösterebilir. Bu nedenle kişinin hem kendisinin hem de yakın çevresinin gözlemi bu ve benzeri süreçlerde dikkate alınmalıdır. 


Düzenli uyku şart!
·         Bu süreci daha iyi atlatabilmek için öncelikle uyku saatlerimizin düzenini korumak gerekmektedir.
·         Buna ek olarak gün ışığı ile temasımızı arttırmak ve bedenin yeni adaptasyonuna destek olmak için önemlidir.
·         Doğa ile ilişkimizi kesmemek, açık hava yürüyüşleri, spor ve dengeli beslenme, beden ve ruh bütünlüğümüzü korurken önem vermemiz gereken diğer unsurlar arasında yer alır.

Bunlara ek olarak yaşanan bu semptomların psikolojik kökenli olabileceği gibi fiziksel hastalıkların belirtileri olarak da yaşanabilmesi mümkündür. Özellikle tiroid hormonları ile etkileşimde olan sağlık problemlerine dair önlem almak, korucuyu muayeneleri aksatmamak önemlidir. Son olarak geçmişte yaşanan bir psikolojik / psikiyatrik problemin varlığı, kişinin bu süreci ciddiye almasını ve bu belirtiler deneyimlenmeye başlandığında mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından destek alınmasını gerektirir." 


duygu.gurtekin@isu.edu.tr




11 Nisan 2017 Salı


VARİSTE ERKEN ÖNLEM HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR...

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko açıkladı.

Varis ve venöz yetersizliği teşhisi ile ilgili damar sistemi muayenesi sonrası Doppler Ultrason ve gerektiğinde Venografi gibi tetkiklerle varis ve venöz yetersizliği teşhisi konulabiliyor. Yapılan tetkikler neticesinde hastalığın ilerleme derecesine göre venöz basıncısını düşüren ilaçlar ve varis çoraplarının düzenli kullanımının yanı sıra, lazer tedavileri ve gerektiğinde cerrahi müdahaleler gibi kombine tedavi yöntemleri mevcut. Özellikle son yıllarda uyguladığımız İğne tedavisi ve Buhar tedavisi gibi yöntemler en konforlu tedavi seçenekleri arasında yer alıyor.





Varis ve venöz yetersizliğin tedavilerinin gecikmesi durumunda ayak ve bacaklarda akıntılı, kokulu ve iyileşmeyen yaralara neden olabiliyor. Trromboflebisit dediğimiz damar içi iltihapları ise en ciddi sonuçlar arasında olup venözthrombozlar sonu akciğer ve kalp damarlarını pıhtı ile tıkamasına neden olabilir. Bu durum da ani ölümlere neden olabilir. 

10 Nisan 2017 Pazartesi




A’DAN Z’YE HAMİLELİK SÜRECİ İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLER…

Bir kadın için Dünyanın en güzel haberi şüphesiz aldığı hamilelik haberidir. O andan itibaren dünya bizim için başka türlü dönmeye başlar. Bir yanımız mutluluktan havalara uçar bir yanımız ise soru işaretleri ve merakla doludur. Anne adaylarının kafasını sürekli kurcalayan soru işaretleri ve merak ettiklerini  İstinye Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Bülent Tekin anlattı.

“Hamilelik toplum tarafından heyecanlı, duygulu bir süreç olarak bilinmektedir. Fakat kadınlar hamile kaldıkları gün bu sevinci yaşadıktan kısa bir süre sonra hamilelikleri ile ilgili süreci merak eden, vücutlarındaki  bazı değişiklikleri sürekli sorgulayan bir sürece girerler. Pekiyi nedir bu sorular?





İlk üç ayda hamile kadınları bekleyen temel şikayetler.

·         Yorgunluk,
·         Uyku hali,
·         Bulantı,
·         Kusma,
·         kanama ve kasık ağrılarıdır.


Kanama ve kusma ile merak edilenler.

Kanama şikayeti genellikle lekelenme şeklinde olur ve bu şikayet hamilelerin en kaygı duyduğu durumdur. Bu durum bazen düşük veya düşük tehdidini işaret etse de genellikle implantasyondan (yerleşme) dolayı olur. Bulantı-kusma beta hcg denilen gebelik hormonunun ilk üç ayda kanda yüksek seyretmesine bağlı oluşur. Sonrasında bu hormon seviyesindeki düşüşle beraber bu şikayetler kendiliğinden kaybolur. Kişide tiroid hastalığı da mevcutsa bulantı ve kusmalar çok daha ağır seyreder, tiroid hastalığının tedavisi ile bulantılar da azalır.



Kusmaya karşı alınabilecek önlemler.
Eskiden hastalara kuru ve tuzlu gıdalar yemesi, yağlı ve tatlı gıdalardan kaçınması önerilirdi. Güncel yaklaşımda hastanın gıda seçimini kendisinin yapması önerilir. Mümkünse kusmayla kaybettiği sıvı ihtiyacını yerine koymak için bol sıvı tüketmesi önerilir. Bu şekilde başarılı olunamayan hastalarda ilaç tedavisine geçilir. Bu tedavi nadiren de olsa hastanede yatarak olabilir. Hastalar kilo kaybına uğrayabilirler. Kilo kaybı yüzde 10'dan fazla olursa veya karaciğer etkilenmeye başlarsa hastaneye yatarak damar yolundan beslenmeleri gerekebilir. Gebeliğin ilk aylarında göğüslerde sızlama ve hassasiyet olabilir. Bu şikayet kısa bir sürede kendiliğinden kaybolur. Bu süreçte hastaya mümkün olduğunca sütyen takmaması önerilir.

3 aylık dönemi altlattıktan sonra dikkat edilmesi gerekenler.
Hamileliğin ortadaki 3 ayı genel olarak en rahat dönemdir. Son 3 ayı ise kilo artışı ve karnında taşıdığı bebeğin bası bulgularından dolayı oluşan ve vücudun ağırlık merkezinin değişmesine bağlı olarak ortaya çıkan şikayetlerdir. Diş eti kanamaları, burun kanamaları hamilelikte beklediğimiz normal belirtilerdir. Hamilelik ilerledikçe vücutta ödem artışı olur, tansiyon yükselmediği sürece ödemden korkulmamalıdır. Bu ödemin sebebi damar içerisindeki sıvının damar dışına çıkarak dokuda birikmesidir. Bacaklarda oluşan kramplar ve karın ağrılarının sebebi vücuttaki magnezyum ve kalsiyum eksikliği olabilir, magnezyum ve kalsiyum desteği ile bu kramplar geçebilir. Hamilelik süresinde burunda, ayaklarda, ellerde büyüme olabilir, sonrasında bu bulgular yavaş yavaş gerileyecektir. Sık idrara çıkma şikayeti rahmin idrar torbasına yaptığı basıdan kaynaklanır ve gebelik haftası ilerledikçe artar.

Çatlaklarla başa çıkmak için.
Karın çatlakları hamilelerin başlıca kozmetik sorunlarından biridir. Bu çatlaklar kişinin kollajen dokusuna bağlı olarak farklılık gösterebilir. Eczanelerde satılan çatlak kremleri, zeytinyağı, badem yağı gibi ürünlerin çatlak önlemede faydası tam olarak kanıtlanmış olmasa da 20’inci haftadan sonra bu ürünlerin kullanımı önerilir. 28’inci haftadan sonra ise, doğum sonrası emzirmeye bağlı meme ucu çatlaklarının oluşmaması için satılan kremler de vardır. Ciltte lekelenme artışı hamilelik sürecindeki hormon değişikliklerine bağlıdır ki, bu belirtiler de sonrasında kaybolur.

Çok tartışılan şeker tarama testleri.
Tüm dünyada 24-28. haftalar arasında yapılan gebelik şekeri tarama testleri maalesef ülkemizde bir tartışma konusu haline gelmiştir. Bu konuyla ilgili hiçbir bilimsel kanıt olmadığı halde medyadaki haberler yüzünden gebeler şeker tarama testi yapmakta imtina etmektedirler. Halbuki tespit edilememiş gebelik şekeri onlara ve taşıdıkları bebeğe çok daha zararlıdır. Ülkemizde yapılan diğer bir eksik ise tüm gebelik takiplerini doktor tarafından yapılmasıdır. Halbuki hamile kadınlara verilecek iyi bir gebelik eğitimi doktor muayenesinden çok daha faydalıdır. Hamileliğin özellikle ikinci yarısı süresinde haftada bir tansiyon ölçümü, her gün bebek hareketlerinin hamile kadınlar tarafından takibi, ultrason kontrollerinden çok daha önemlidir. Bebek hareketlerinin 12 saat içerisinde en az 10 defa olması, bebeğin anne karnında sağlıklı olduğunun en önemli belirtisidir.

Hamilelikte beslenme.

Hamile kadınlarımızın sıklıkla sordukları diğer bir soru ise beslenme ile ilgilidir. Hamilelik süresince karbonhidrattan fakir proteinden zengin bir diyet programı onlar için yeterlidir. Bol su tüketilmeli, sigara, alkol, çay, kahve ve katkı maddeli gıdalardan kaçınılmalıdır ki aslına bakarsanız bu öneriler sadece hamileler için değil tüm toplum için uyulması gereken diyet kurallarıdır. Gebelikle ilgili eczanelerde çok sayıda vitamin ilaçları, omega-3, balık yağı gibi ürünler satılmaktadır. Bunların da kanıtlanmış bir faydası olmadığından hala rutin destek tedavi protokolüne girememiştir. Tek alınması gerekli olan element demirdir. Tüm enfeksiyonların artması hamilelikteki genel vücut bağışıklığının azalmasına bağlıdır. Bu yüzden çoğu ülkede grip aşısı hamilelere rutin olarak yapılmaktadır. 

Hamilelikte cinsellik ile ilgili merak edilenler.
Gebelikte cinsellik kadınlarımız tarafından merak edilen ve aslında ne zaman yasaklanacağı hala tartışmalı olan bir konudur. Kimi çalışmalara göre tüm gebelik boyunca serbest bırakılabilecekken, kabul görmüş uygulama sadece 32 -37’inci haftalar arası yasaklanması yönündedir. Hamilelikte eğilip kalkmak, uzanmak gibi fiziksel aktivitelerden kaçınılması gerektiğine inanılır ki, aslında bu tip aktivitelerin  gebeliğe  olumsuz etkisi yoktur. Gebelikte artan bel ağrılarının sebebi ise vücudun ağırlık merkezinin değişmesine bağlı olarak omurganın postüründeki farklılaşmadır. Bu durumdan az etkilenmeleri için en sık önerimiz yüzme sporudur.
Yazıdan anlaşabileceği gibi gebelik takibi doktorunuzun ultrason ile bebeğe bakmasından ibaret değildir. Aksine iyi eğitilmiş bir gebenin kendi hamileliğini yönetebilmesi çok daha önemlidir. Çünkü doktor takibi muayene anı ile sınırlı iken anne adayları kendilerini bu bilgiler ışığında sürekli takip edebilirler

bulent.tekin@isu.edu.tr