Deyim yerindeyse tam savaşçı Demet. Sevgi dolu, hayat dolu, umut dolu…
Çok sevdiği eşi ile evlendiklerinde dünyanın en mutlu
kadını olmuş. Evlilikten kısa bir süre sonra da güzel haberi almışlar, Demet
hamile olduğunu öğrenmiş. “O kadar güzel bir heyecandı ki.” diyor. “Özlüyorduk
henüz doğmamış bebeğimizi ve hemen doktorumuzun yanında soluğu alıyor, ultrasonda
onu izliyor, kalp atışlarını dinliyorduk.”diyor.
Yine böyle bir gün doğuma 2 ay kala bebekleri ile
hasret gidermeye gittiklerinde o büyük kabusu yaşamışlar. “Bebeğimin kalbi durmuş
o an dünya başımıza yıkıldı.” diyor. Oldukça zorlu geçen bu süreci karı koca
birlikte atlatmaya çalışırken Demet bebeğinin ölümünden 10 gün sonra beyin
kanaması geçiriyor ve ölümle burun buruna kalıyor. “Zor günlerdi.” diyor.
Anlatırken beni de hüngür hüngür ağlattı. Röportaj bitene kadar kaç kere
şükrettik birlikte hatırlamıyorum.
Çok şükrettik çünkü Demet’in yaşadıkları bunlarla
sınırlı değil. Demet gerçek bir mucizenin eseri…
Bundan 2 yıl önce 2’inci bebeğine, dünya güzeli
Melek’ine hamileyken,” Çok korktum, bebeğimin başına bir şey gelir yine diye,
çok korktum. Hep dua ettim onu kucağıma sağ salim alayım, kavuşalım diye.”
diyor. Kavuşuyor anne kız ama doğumdan sonra başına gelen şey Demet’i 2’inci kez
ecelle burun buruna getiriyor. Bebeğini kucağında anca 2 gün tutabiliyor
ardından 15 gün yoğun bakımda kalıyor. Doğum esnasında bacak damarları pıhtı ile
tıkanıyor. Kangren oluyor Demet’in bacağı. Hastaneler, doktorlar çaresiz
kalıyor. O bacağının kesilmesine dahi razı olurken, hayatına dair dahi umutlu
konuşamıyor doktorları. “Sanırım buraya kadardı dedim. Eşimi çağırdım
vasiyetimi açıkladım. Bebeğimi annemlere ver onlar ona iyi bakar. Sen de benden
sonra çok üzülme hayatını kur, mutlu ol dedim.” diyor. “ Dedim bunu ama içim
içimi de yiyordu. Demet küçücük bebeğin var, onun sana ihtiyacı var. Gidemezsin
bu kadar kolay dedim durdum. Yoğun bakım odasında kendi kendime konuşurken
aklıma kuaförümde yıllar önce arkadaşlarla yaptığımız bir konuşma geldi. Yusuf
Kalko’dan bahsediyorlardı. Açamadığı damar yokmuş, arkadaşımın yakını
kurtarmış. O zamanki konuşma aklıma geldi ne hikmetse. Üstünde durmadım o
dönem, böyle bir derdim yoktu ki, ne işim olabilirdi Yusuf Kalko’yla. Ben
bunları düşünürken ailem geldi yanıma. “Bir doktor bulduk seni ona götürmek
istiyoruz” dediler. Kimdir dediğimde Allah’ın bana bebeğime kavuşmak için bir ışık
yaktığını anladım. Bahsettikleri isim Yusuf Kalko’ydu. Birbirimizden habersiz
aynı kişiyi düşünmüşüz. “ diyor.
Vasiyetini bile hazırlayan bu genç kadın şimdi yaşıyor. Dünya
güzeli… Kendi gibi dünya güzeli kızı da şu anda 2 yaşında. Anne kız çok
planları var, umutları var, hayalleri var.
Hepsini samimiyetle anlattı, umutlarını anlattı,
yaşadığı sınavları hayattan aldığı dersleri anlattı.
Çok
zor bir dönemi geride bırakmışsınız, öncelikle geçmiş olsun Demet. Neler
yaşadın biraz anlatır mısın?
Bundan 2 yıl önce kızımın doğumu esnasında bacağımda
bir ağrıyla başladı sıkıntılar. 25 yaşındaydım. Doktorum doğum esnasında bacak
ağrılarının ya da uyuşmaların normal olduğunu korkmamam gerektiğini söyledi. Doğumum
da öyle rahat geçti ki, aklıma kötü bir şey gelmedi. Bacak ağrım hiç dinmedi
sonra günden güne daha da şiddetlendi. Doğumdan 2 gün önce başparmağımda hafif bir morluk vardı. Acaba farkında olmadan bir yere mi çarptım demiştim. Ardından
böyle bir ağrı ve gün geçtikçe daha da şiddetlenen bir ağrı olunca doktora
gittik eşimle. Ödem dediler, kas sıkışması tam bir tanı koyamadılar. Bu şekilde
yaklaşık 10 gün geçti ve ağrılarım artık dayanılmaz boyuta geldi. Tekrar
hastaneye gittiğimizde çeşitli tetkikler istediler ve sonuç çıkınca durumun
damarların tıkanmasından kaynaklandığını söylediler. Beni hemen daha donanımlı
bir hastaneye sevk ettiler. Bu hastanede de hemen yoğun bakıma aldılar. Neye
uğradığımı şaşırdım. Yürüyerek gitmiştim hastaneye, yoğun
bakıma alındım ve kısa bir süre içinde de ameliyata. Ameliyatlarda da sorun
çıkmış ve aynı gün 3 defa ameliyata alındım. İlerleyen bir iki gün içerisinde
de yapılan ameliyatlarda 5 tane ameliyat geçirdim. Ama bütün bunlara rağmen
doktorlarım,” Dünyanın öbür ucuna da gitsen bu bacak kesilmek zorunda.”
dediler. Bunu söylediler ama bacağımı kesmeye de kimse yanaşmadı çünkü
vücudumda oluşan enfeksiyondan dolayı hayati tehlikem vardı.
Bebeğin
bu arada nerede kaldı?
Ailem, eltilerim baktı. Aslında bebeğimden dolayı yoğun
bakıma girmek istemedim. El kadar bebek annesine ihtiyacı var. Anne sütüne
ihtiyacı var. Babam kızdı tabi. “Sen tedavini ol, biz bakarız bebeğe.” dedi.
Öylelikle kaldım.
Hayati
tehlikem vardı demiştin. Nasıl gelişti sonraki hastane süreci? Nasıl kurtuldun?
Çok enteresan. Mucizeler gelmeden sinyal verirmiş,
bunu hastane yoğun bakım odasında anladım. Çok umutsuz bir durumdaydım. Sanırım
buraya kadardı dedim. Eşimi çağırdım yanıma. Ona vasiyetimdir, çocuğuma ailem
baksın dedim. Sen de çok hırpalama kendini benden sonra, kendine yeni bir hayat
kur dedim. Eşim çok kızdı tabi böyle konuşmama. “Kurtulacaksın” dedi. “Biz
hayata hep beraber devam edeceğiz.”dedi. O bunu söyledikten sonra ben de ölümü
kabullenemedim. Bebeğimin bana ihtiyacı var dedim. Şu an değil Demet, zamanın
var dedim. Kafamda bütün bu düşünceler dolaşırken yıllar önce gittiğim kuaför
dükkanındaki bir sohbeti hatırladım. Kuafördeki arkadaşlar bir yakınlarının
ameliyatla kurtulma hikayesini paylaşıyordu. Damar hastasıymış. Ameliyatını
yapan doktorun adı Yusuf Kalko’ymuş. Birden aklıma geliverdi. Üzerinden o kadar
zaman geçti.O zaman hiç üstünde durmamıştım, ne işim olabilirdi ki Yusuf Kalko’yla?
Ben bunları düşünürken ailem geldi yanıma. “Ağabeyinle, amcan bir doktorla
görüşmüş seni ona götüreceğiz.” dediler. Doktor kim, nereden buldunuz derken
Yusuf Kalko adını verdiler. Birbirimizden habersiz aynı doktoru düşünmüşüz.
Dedim ki, Allah’ın bir hikmeti bu galiba.
Sonra
ne oldu?
Hemen gittik Yusuf hocaya. Tek başıma olsam belki
bırakırdım hayatın ucunu ama kızım var ya. Onun için dayandım o kadar acıya. Ha
gayret Demet git belki bir mucize olur dedim. O kadar perişan vaziyetteydim ki.
Bacağım mosmor olmuş ve kokmaya başlamıştı. Ben 15 gün yoğun bakımda kaldığım
için bakımsız kalmıştım. Yusuf hoca ile tanışmamızı hayatım boyunca
unutamayacağım. Beni muayene ettikten sonra bacağımın kesilmek zorunda olduğunu
söyledi. “Bacağı boş ver hayatını kurtarmamız lazım.”dedi. O öyle söyleyince
ben de ona,’Beni kurtarın hocam, giden bacak olsun. Beni bekleyen 15 günlük bir
kızım var. Ben ölürsem perişan olur.’ deyince boynuma sarıldı hoca,” Hep
beraber seni ayağa kaldıracağız.” dedi. İnanamadım terim, bacağımın kokusu
hepsi birbirine karışmıştı ama o doktor bunu umursamadı bile. Öyle büyük bir
cesaret aldım ki o sarılıştan, hayata tekrar tutunacağıma inandım gerçekten.
Bundan
sonra sanırım yeni bir ameliyat süreci başladı.
Evet. Yusuf hoca beni ameliyata aldı. Ameliyat
başlamadan ona, hocam mümkünse diz altından kurtarın dedim. “Elimden geleni
yapacağım ama unutma bu bir hayat kurtarma ameliyatı.” dedi. Ameliyat sonrasını
hatırlıyorum. Gözümü açtığımda Yusuf hoca başımda bekliyordu. İyice kendime
geldiğimde ağrımın olmadığını fark ettim. İlk sözüm,’Hocam sizi öpebilir miyim?’oldu.
O da bana,”Demet bacağını diz üstünden kestik.” dedi. ‘Önemli değil hocam,
hayattayım, çocuğuma kavuşacağım, ben uyuyabilir miyim’ dediğimi hatırlıyorum.
O kadar yorgun düşmüştü ki bedenim ağrılardan, ağrısız kalınca günlerce uyumak
istedim sadece.
Uykudan
uyandığında ne hissettin peki?
Annem babam yoktu. Amcam onları dinlenmeleri için
eve göndermiş. Hemen telefonla aradım, ‘yaşıyorum’ demek için. Ama onları
çoktan bir matem havası sarmıştı. Bacağımın kesildiğini öğrenince çok
üzülmüşler. Ben aradığımda da ağlıyorlardı. Onlara şunu söyledim. ‘Ne
yapıyorsunuz? Giden bacak olsun. Ha demirden ha kemikten… Ne fark edecek? Ben
hayattayım ve bebeğime kavuşmak için sabırsızlanıyorum. Benim yavrum kimseye
muhtaç olmayacak, ona ben bakacağım. Hepinizi hastaneye bekliyorum. İnternette
bakın protez bacaklı ne kadar güzel kızlar var. Son derece de mutlular ve
kimseye de ihtiyaçları yok, yaşamlarını sürdürüyorlar.’ dedim. Bu sözlerimden
sonra matem havasını bıraktılar. Çok şanslıyım bu açıdan. Bir de harika bir eşim
var. Bir an olsun beni yalnız bırakmadığı gibi hiç umutsuzluğa müsaade etmedi. “Biz
iyi günde kötü günde diye söz verdik. Ben seni olduğun gibi seviyorum.” dedi
her seferinde. Ona da çok şey borçluyum.
Hastaneden
çıktığında neler yaşadın?
Çok enteresan ama bazı arkadaşlarım vardı benim dost bildiğim insanlar. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen kişiler. Beni hiç
aramadılar. Ben onları aradığımda da tavır yaptılar. Engelli Demet’i
hayatlarında istemediler. Birkaçı hariç arkadaşlarımdan böyle bir tepki aldım
ve çok şaşırdım. Şort giydiğimde insanlar yadırgıyor mesela, protezimi garip
bakışlarla inceliyorlar. Ama ben seviyorum o protezi. Çok hızlı olmasa da
kendim yürüyorum, kızımla ilgileniyorum. Kimseye ihtiyacım yok. Bundan daha
güzel bir şey olabilir mi artık benim hayatımda?
Peki
ya Melek? Anne kız hastane sonrası yeniden nasıl kavuştunuz? İletişiminiz
nasıl?
Hiç unutmuyorum o günü. Yavrum burnumda tütüyordu.
Resimleri hep elimdeydi zaten. Onu görmeyeli 20-25 gün olmuştu. Biliyorsunuz
yeni doğan bebekler çok çabuk büyüyor, değişiyor. Eve döndüğümde çocuğum
büyümüştü, gülücükler atıyordu. Yatağa oturdum, bacağımı uzattım… Bebeğimi
kucağıma aldım ve bacağımın eksik olan kısmına koydum. Dedim ki aileme,’ Alın
işte size bacak. Melek benim bacağım olacak.’ Babamın orada,”İmkanım olsa da
bacağımı kesip sana versem.” dediğini hatırlıyorum. Bacak umurumda değildi.
Çocuğum sağ, eşim sağ, ben sağ, ailem sağ. Dağ gibiyim yani. Çok güçlü
hissettim kendimi.
Takdir
edilecek bir kadınsın. Bu kadar güçlü olmayı nasıl başardın?
İnsanı güçlü kılan yaşadığı acılar. Ben bu olaydan
önce bir evladımı kaybetmiştim. İlk hamileliğimdi. Acayip heyecanlıydık her
anne baba gibi. Sık sık gider kalp atışlarını dinlerdik. Özlerdik bebeğimizi. 7’inci
ayımdaydım. Bütün hazırlıkları tamamdı. Kıyafetleri, eşyaları, odası, yatağı,
biberonları, emzikleri, oyuncakları… Her şeyi hazırdı. Kalp atışını duymak için
gittik ve bebeğimizin yaşamadığını öğrendik. Hissettiğim acıyı tarif etmem çok
zor. Ölmüş bebeğimi doğurdum sonra. Bir kadın için bir anne için çok acı verici
bir olay. Yıkılmıştım. Kısa bir süre sonra da beyin kanaması geçirdim. 2’inci hamileliğimde
bu yüzden çok dua ettim. ‘Allah’ım bebeğime bir şey olmasın’ diye. Bana geldi... Uzvumun
bir kısmını kaybettim ama önemli değil. Yavrum sevdiklerim yanımda. Ben onların
yanındayım, dimdik.
Geleceğe
dair hayallerin neler?
En büyük hayalim kızımı çok iyi bir şekilde
yetiştirmek. Ona yetebilmek, her şeyi ile ilgilenmek, her şeyine yetişebilmek.
Kızımın hiçbir şeyde gözü kalmasın istiyorum. Ona her şeyi verebileyim onunla
her yere gidebileyim. Bunun için hayatımı biraz daha kolaylaştırmak için
uğraşıyorum. Daha iyi yürüyebilmek için çalışıyorum, spor yapıyorum.
Senin
durumunda olanlara ne söylemek istersin?
Hayatın sonu değil bu durum. Engellilik denilen şey
herkesin başına gelebilir. Şu dünyada bugün ne yaşadıysak yanımıza kar kalıyor.
Güzel yaşamak lazım bu yüzden!
Doktorunuzla
görüşüyor musunuz?
Hem doktorum hem babam Yusuf bey benim. Bana baba
şefkati ile yaklaşmasaydı o gün belki ben pes edecektim. İnandırdı beni
yaşayacağıma. “Başaracağız” dedi başardık gerçekten. O beni hayata döndürdü,
mucizem oldu, uğurum oldu.
Bu güzel ve duygulu sohbetin ardından Demet’in
rahatsızlığı ile ilgili Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko
hocamdan da açıklama aldım.
Hocam
Demet’in bacağında nasıl bir sorun vardı?
Demet’in kasık damarları dahil bütün damarları
tıkalıydı. Daha önce birkaç kez ameliyat olmuş. Biz derine giden damarını
açtık. Kalçadan da kesilebilirdi hatta hayati riski vardı. Önce hayatını
kurtarmaya odaklandık tabi. Bacağı kangren olmuştu kurtarma şansı yoktu diz
üstünden kestik. Bu tarz ameliyatlar genelde bacak kurtarmadan çok hayat
kurtarma ameliyatları oluyor. Biz de genç bir kadının hayatının kurtarmaya
vesile olduk çok şükür. Şimdi durumu da iyi yavrusuna bakabiliyor.
Demet
doğum anında yaşamış bu rahatsızlığı? Kadınlarda hamilelikte damarsal riskler
oluyor mu?
Hamilelikte kadınların damarlarını da kontrol
ettirmesi çok önemli. Çünkü doğumda pıhtı atması sonucu kangren durumlarına da
rastlayabiliyoruz, ani ölümlere de. Özellikle varis sorunu olan kadınların da
damarlarını kontrol ettirmesi büyük önem taşıyor. Doğum esnasına akciğere pıhtı
kaçması sonucu ölüm riski hiç de küçümsenecek boyutta değil.
Röportaj: Şükriye Özgül