Akciğer
kanseri Türkiye’de her yıl yaklaşık 160 bin kişide görülüyor. En sinsi kanser
türlerinden biri olduğuna dikkat çeken uzmanlar, multidisipliner yaklaşımın
tedavi başarısını etkilediğine vurgu yapıyor.
Başta sigara olmak üzere, genetik faktörler, yanlış
beslenme, yaş ve bazı riskli meslek grupları akciğer kanserine
davetiye çıkarıyor. Erken evrede cerrahi ile tedavisi mümkün olan akciğer kanseri
sinsi ilerlediğinden ve genellikle ileri evrede belirti verdiğinden tanı
aşamasında gecikmeler yaşanabiliyor. Bu da kanserin tedavi aşamasını sekteye
uğratabiliyor.
Ancak geliştirilen multidisipliner tedavi yaklaşımlarının uygun ileri evre
akciğer kanseri hastalarına umut olabileceği belirtiliyor.
PASİF
SİGARA İÇİCİLİĞİ DE AKCİĞER KANSERİ RİSKİNİ İKİ KAT ARTIRMAKTADIR.
Konu ile ilgili bilinmesi gerekenleri paylaşan Göğüs
Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan, ”Akciğer kanserinin artışındaki en
önemli faktör sigara tüketiminin artması, sigaraya başlama yaşının
düşmesidir. sigara akciğer kanseri gelişiminden yüzde 85-90 oranında
sorumludur. Dolayısı ile sigara içenler içmeyenlere oranla 30 kat daha fazla
risk altındalar. Sigara kullanma süresi, başlama yaşı, içilen sigara tipi,
günlük sayısı da bunları etkilemektedir. Sigara bırakıldıktan sonra 15-20 yıl
içinde akciğer kanseri gelişme riski sigara içmeyen kişilere yakın düzeye
inmektedir. Pasif sigara içiciliği de akciğer kanseri riskini iki kat
artırmaktadır. Bu nedenle akciğer kanserini önlemede yapılması gereken en
öncelikli şey tütün ve tütün ürünleri ile mücadeledir” dedi.
“MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIM BAŞARILI SONUÇLAR VERİYOR”
İleri evre akciğer kanserinde uygulanan güncel tedavi yöntemlerine değinen
Demirhan, şunları söyledi:
“İleri evre akciğer kanseri 3’üncü ve 4’üncü evre değimiz evrelerdir. Evre 3,
hastalık lokal ileri dediğimiz, kanserin olduğu yerden biraz daha komşu
dokulara girmiş ve lenf nodlarını tutmuş halidir. Evre 4 ise uzak organ
metastazı yapmış kemik, karşı akciğer, böbrek üstü bezleri, beyin ve karaciğere
metastaz yapmış halidir. Bu belirtilen bölgeler akciğer kanserinin en sık
yayılım yaptığı yerlerdir. Hastaya böyle bir tanı konduğunda izlenecek tedavi
yolu şöyledir. Eğer 3’üncü ve 4’üncü evre tespit edilmişse burada hücre tipi
çok önemlidir. Hücre tipinde adenokersinom dediğimiz hücre tipi çıkmışsa
bunlarda bazı genetik testler yapılarak hedefe yönelik tedaviler yapılabilir. Adenokarsinomda
genetik testler sonrası yapılan tedaviler nokta atışlı tedavilerdir. Kemoterapi alınabiliyor
ve yerine göre örneğin beyinde metastaz varsa radyoterapi uygulanabiliyor veya
göğüs kafesi içinde radyoterapi uygulanarak akciğer kanseri evresi otomatik
olarak gerileyebiliyor. Yine lenf bezinden dolayı evre 3’e girmiş bir kanserde
tedaviden sonra özellikle bir lenf bezi tutulumu varsa orada onun yeniden
evrelenerek evvelden tümörün olduğu yerin kemoterapi ya da radyoterapiden sonra
yok olduğunu görebiliyoruz. O zaman ameliyat şansımız doğuyor. Ama bir istasyon
olduğu zaman cerrahi şansımız yüksek. Eğer bir istasyondan fazla tutulum varsa
başarı şansı düşüktür cerrahi gündeme gelmez. Tüm bu tetkikler dikkatle ve
titizlikle incelendikten sonra hastanın durumu uygunsa multidisipliner bir
yaklaşımla tedavi planlanır.”
“MORAL VE MOTİVASYON HER ZAMAN ÇOK
YÜKSEK OLMALI”
Hastalığın ve tedavinin seyrinde moral ve motivasyonun büyük önem taşıdığına
dikkat çeken Dr. Özkan Demirhan, ”İleri evre akciğer kanseri vakalarında
gerileme olduğunu gözlemliyoruz ancak hastalık yok hasta var mantığını
unutmamak gerekir. Tümör de insanlar gibidir. Aynı kanser türü farklı
insanlarda farklı seyir gösterebilir. Kimisi çok saldırgan ve agresif
seyrederken kimisi de çok yavaş ve stabil seyreder. O yüzden tedaviden hiçbir
zaman vazgeçmemek lazım, şansım yok diye düşünüp moral bozmamak lazım.
İnsanların direnmesi gerekir bu hastalığa.“ şeklinde konuştu.