11 Ağustos 2017 Cuma

TAM GÜNEŞ TUTULMASI SONRASI BİZİ NELER BEKLİYOR?


21 Ağustos tarihinde gerçekleşecek Tam Güneş Tutulması öncesi başarılı astrolog Dilâra Başar Efeoğlu ile konuştuk. Tutulma ile ilgili çok çarpıcı cevaplar aldık.

Aslan Burcunda, Tam Güneş Tutulması…

21 Ağustos 2017 Pazartesi günü saat 21:30:06'da Tam Güneş Tutulması meydana gelecek. Aslan Burcunun 28. derecesi içerisinde gerçekleşecek olan tutulma, açığa çıkacak olan yüksek miktarda kozmik enerji barındırıyor olacak.

Astronomik olarak Güneş tutulması ne demektir, nasıl gerçekleşirler?

Astronomik olarak Güneş tutulması, Ay'ın, Dünya ile Güneş'in arasına girmesi sonucu oluşan bir fenomendir. Ay aslında ortalama olarak 27 günde bir Dünya ile Güneş'in arasına girer ve biz bunu bir Yeniay oluşumu olarak gözlemleriz. Fakat her Yeniay bir Güneş tutulması olmaz. Yeniay ile Güneş tutulmasını birbirinden ayıran fenomen, Ay'ın Dünya ile arasındaki yörünge düzleminde bulunan 5 derecelik fark ile ortaya çıkar. 5 derecelik açı farkı ile her Yeniay bir Güneş tutulması olmaktan çıkar ve ancak Güneş'in etrafında dolanımı esnasında Dünya'nın ve de Ay'ın aynı yörünge üzerinde bulunuyor olması ile Güneş tutulması oluşur. Güneş tutulmaları bir sene içerisinde en az iki kere oluşurlar, bu sayı bazı yıllarda 3 hatta 4 tutulmaya kadar çıkabilir.

21 Ağustos'ta meydana gelecek olan Güneş tutulması ‘Tam Tutulma’ olarak adlandırılmakta, tam tutulma ne demektir?

Tutulmanın meydana gelişi esnasında Ay'ın Dünya'ya olan uzaklığı tutulmanın modelini oluşturur. Ay, yerküreye yakın olduğunda Tam Tutulma oluşacak ve Ay'ın oluşturduğu gölge konisi Güneş'in ışınlarının dünyaya ulaşmasını çok büyük miktarda engellemiş olacaktır. Tam Güneş Tutulması dışında, Ay'ın, Güneş diskini tam örtemediği halkalı bir görünüm şeklinde Güneş ışınlarının yere ulaştığı Halkalı Tutulma ve Ay'ın yerküreye daha uzak mesafede bulunduğu esnada gerçekleşen Parçalı Ay Tutulması olarak adlandırılan, Ay'ın Güneş'in sadece bir kısmını örtebildiği tutulma şeklide vardır.

Tutulma fenomeni insanoğlu için nasıl bir önem taşımakta?

Güneş ve Ay Tutulmaları çok eski tarihler boyunca insanoğlunun ilgisini çekmiş. Güneş'in ve Ay'ın ışığını kapatan, gündüz vaktini geceye çeviren iki büyük olay olan Güneş ve Ay Tutulmaları için geçmiş dönemlerin astronomları takvimler oluşturmuş, kayıtlar tutmuş ve ara sıra gelişen bu iki olay hakkında çok daha bilgi sahibi olmaya çalışmışlar. Bu iki fenomenin sonrasında açığa çıkan can alıcı olayların farkına varan insanoğlu, önceleri tutulmaları tanrıların kızgınlıkları, öfkeleri ile bağdaştırmış, tanrılarının onlara işaretler gönderdiğini düşünmüşler. Doğa olaylarını takip etmeye başladığından beri insanoğlu kayıtlar tutmaya başlayarak, gerçekleşecek olan olayları önceden kestirebilmek, zamanını hesaplayabilmek çabası içine girmişler. Bu çabaları ile tutulmaların belli bir takım şartların oluşması ile meydana geldiğini ve önceden zamanının kestirilebildiğini keşfetmişler. Böylece gelişebilecek olaylara karşı öngörü yürütmeye başlamışlar.

Astrolojik olarak Güneş Tutulmaları ne anlam ifade ederler?

Astrolojik olarak Güneş ve Ay Tutulmaları öngörüsel astroloji olarak adlandırılan ve gelecek olayları tahmin etmek olan çalışma sahası adına çok güçlü birer gösterge oluştururlar. Çok kısaca bahsetmek gerekirse her tutulma kendi içerisinde oluşmuş olan bir seriye aittir. Bu serilere M.S. 10’uncu yüzyıl astronom ve matematik bilgini Suidas tarafından Saros Döngüleri adı verilmiştir. Bu birbirinden bağımsız olmayan tutulmaların birbirinden farklı etki alanları olduğunu ortaya koymuştur. Güneş Tutulmaları ve Ay Tutulmaları akabinde ortaya çıkan olaylar tarihsel olarak bu iki fenomeni de insanoğlunun hayatında önemli hale getirmiştir.

Güneş Tutulması Ülkemizden görülebilecek mi?

Hayır, Türkiye’den gözlenemeyecek. Pasifik Okyanusu’ndan başlayıp Amerika Birleşik Devletleri merkezi boyunca gözlenecek ve Atlantik Okyanusu’nda sona erecek. Tüm Amerika kıtasını etkileyecek ve o yüzden şimdiden büyük Amerikan Tutulması adı verildi. Astrolojide tutulmanın izlenebildiği bölgelerde yani karanlığın oluştuğu bölgelerde çok daha fazla etkili olacağı düşünülür. Bu, gerçekleşecek olan tutulmanın özellikle Amerika kıtası üzerinde etkili sonuçlar ortaya çıkaracağını düşündürmekte.

“TRUMP’IN GÜÇ GÖSTERİLERİ İLE ÖN PLANA ÇIKACAĞINA İŞARET EDİYOR.”

Amerika için tutulmanın ne yönde etkiler açığa çıkaracağını bekleyebiliriz?

Daha önce de bahsettiğimiz gibi tutulma şimdiden büyük Amerikan Tutulması olarak dikkatleri bu kıtaya çevirmekte. Amerika kıtasını şimdi olacağı gibi boydan boya etkileyen bundan önceki tam tutulma 1918 yılında gerçekleşmiş. Uzun bir dönem sonra Amerika'yı bu kadar büyük çapta etkileyecek olan 21 Ağustos tutulması bu ülke için önemli etkiler taşıyor olabilir. Amerikan siyasi hayatı, devlet başkanları, yöneticiler üzerinden yansıyan, yönetimde güç arayışları, güç gösterileri, rekabet ve sertlik taşıyan liderlik sergileme türü davranışlar siyasi hayatlarında etkili olabilir. Tutulmayı yeni liderler, yeni güçler de yaratacak olarak görmekteyim. Tutulmanın, ABD Başkanı Donald Trump’ın doğum haritasına göre yükselen burç derecesi üzerinde gerçekleşiyor oluşu, Trump'ın bu güç gösterilerinde ön plana çıkacağına işaret etmekte. Yönetkenlik, hakimiyet arzusu, rekabetin arttığı bir siyasi kimlik görebiliriz.




“GÜNEŞ TUTULMASI BİZLERİN HAYATLARINDA BUNDAN 18 YIL ÖNCE MEYDANA GELEN OLAYLAR İLE BENZERLİKLER AÇIĞA ÇIKARACAK OLABİLİR.”

21 Ağustos 2017 günü gerçekleşecek olan Güneş Tutulmasından astrolojik neler beklemeliyiz?

21 Ağustos 2017 Pazartesi günü gerçekleşecek olan Güneş Tutulması, bir Tam Tutulma. Bu tutulmanın kuvvetli etkiler barındırdığına işaret etmekte. Tutulma haritasına baktığımızda, Aslan Burcunun 28. derecesi içinde gerçekleşmekte olacağını görüyoruz. Tutulmalar hakkında ipucu olması açısından şunu söyleyebiliriz; biraz önceki sorularda bahsettiğim gibi her tutulma bir seriye aittir ve her tutulma serisi 18 yıl 11 gün 8 saat arayla kendini tekrar eder. Bu demek oluyor ki, 21 Ağustos günü meydana gelecek olan Güneş Tutulması bizlerin hayatlarında bundan 18 yıl önce meydana gelen olaylar ile benzerlikler açığa çıkaracak olabilirler. Hafızamızı zorlayarak 18 yıl önceki olayları hatırlayabilir ve benzer olaylar bekleyebiliriz. Pek tabii bu etkiler hiç bir zaman birebir gerçekleşmezler. Mesela olayların oluşumunu değiştirecek olan transitlerin varlığı birebir aynı olayları beklemek yerine benzer olayları beklemenin daha doğru olduğunu gösterir. Tutulmaların bir de Metonik dönsü vardır. Ben aynı zamanda bundan tam 19 yıl önceye dönüp yani 22 Ağustos 1998 günü sonrasında gelişen olaylar ve durumlara yönelik biraz hatırlama içine girmenin bu tutulma ile doğru orantılı yaşanacak gelişmelerin neler olacağı hakkında ipucu sağlayıcı olacağını da söyleyebilirim.

Tutulmanın ortaya çıkaracağı etkiler neler olabilir?

Aslan Burcunda gerçekleşen tutulma, Aslan Burcu etkisi taşımakta. Aslan burcu astrolojide kralları, devlet başkanlarını, devlet adamlarını, yönetici konumunda olan kişileri, liderleri, toplumun önünde olan yüksek mertebe sahibi kişileri, ünlü, meşhur, tanınmış kişileri ifade eder. Bu bize tutulmanın bu kişi ve konumlar ile ilgili olaylar üzerinde gelişebileceğinin öngörüsünü vermekte. Güneş tutulmalarının ortaya çıkardığı kuvvetli enerjinin taşıdığı yüksek ivme büyük değişimlere yol açıcılık barındırır. 21 Ağustos'ta gerçekleşecek olan tutulmanın Tam Tutulma olması bu ivmeyi çok daha kuvvetli hale getiren bir gösterge. Biraz önce Aslan burcu ile temsil edildiğini söylediğimiz kişi ve konumlar üzerinde tutulmanın etkisini taşıyan aniden ortaya çıkan büyük bir değişim enerjisinden bahsedebiliriz. Tutulmalar ile ortaya çıkan değişimler, stresli, sorun çıkarmaya yönelik, problemli durumlara yol açacak olabileceği gibi değişimin güçlü etkisi yeni gelişmelere yol açıklık sergileyecektir.

"BEN BU TUTULMA İÇİN "ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN" DİYORUM VE HEDEFLERİ, PROJELERİ ORTAYA KOYMANIN ZAMANI OLARAK DEĞERLENDİRİYORUM."


Kişisel olarak bizler için tutulmanın nasıl bir etkisi olacak, hayatlarımız ne yönde değişim gösterebilir?

Güneş Tutulması Aslan burcunda gerçekleşiyor. Bu burçta Güneş çok kuvvetli bir yerleşimde. Her burç bir gezegen tarafından yönetilir. Aslan burcunun yöneticiliği Güneş'e verilmiştir. Aslan burcunda Güneş -ben- olma güdüsüne,  -olmak- istediğimiz şeyler duygusuna vurgu yapmakta. Tutulmanın etki mekanizması kadim astrologlara göre tutulmanın birkaç ay öncesinden başlamakta olur. Buna göre içinde bulunduğumuz dönem ve tutulma ile birlikte, kişisel olarak, amaç ve hedef duygumuzda artan motivasyon kazancı içinde olabiliriz. Astrolojide bizi eyleme, harekete yönlendiren, isteklerimizi elde etme güdümüzü ifade eden, inisiyatif alma yetimiz ve gücümüz ile doğrudan bağlantılı olan Mars gezegeni gökyüzünde Güneş ile kavuşum halinde ilerlemekte. Tutulma haritasında da etkin olan bu konum, yine içinde bulunduğumuz dönem kendimiz üzerinde fark edebileceğimiz şekilde, gerek fiziksel gerek psikolojik olarak çok daha fazla hedef ve amaç duygusuna yönelmiş bir dönem içinde olduğumuza işaret etmekte. Aslan burcunda tutulma ile çok daha artış gösterecek bu durum, yeni oluşumlara, başlangıçlara, hareket almaya ve projeleri ortaya koymaya yöneleceğimiz bir zaman dilimi içinde olacağımızı göstermekte. Gökyüzünde eril enerjilerin yoğunluğu söz konusu, bu durum aktiflik, canlılık, istek, çaba ve rekabet duygusunu kuvvetlendirerek açığa çıkarmakta. Benim bu Güneş Tutulması için attığım başlık "Şimdi değilse ne zaman". Tutulmanın barındırdığı ateş enerjisinin güç, cesaret, güven yaratıcı olasılıklarını hayatlarımıza pozitifsel olarak çekebildiğimizde gerçekten oldukça yüksek ivme kazandıracak enerjilerin hakimiyeti oluşmakta gökyüzünde. İşte bu yüzden ben bu tutulma için "şimdi değilse ne zaman" diyorum ve hedefleri, projeleri ortaya koymanın zamanı olarak değerlendiriyorum. Dikkat edilmesi gereken bazı hususlar var tabii, gökyüzünde retro gezegenlerin fazla sayıda oluşu ele alınan konularda, tasarılarda iyi düşünülmesi gerekliliğini göstermekte. Sürekliliğinin sağlanabileceği projelere giriyor olmak adına iyi düşünülerek başlanılan girişimlerin başarılı sonuçlar getirmesi mümkün. İşin püf noktası, Aslan burcunun taşıdığı kral kimliğine bürünürken, aşırı hırs, kibir, gösteriş ya da gereksiz cesaret gösterilerine girmekten, gücü yıkıcı olarak kullanıyor olmaktan özellikle uzak durmakta.

“GÜÇ GÖSTERİSİNE DOĞRU GİDEN BİR MEYDAN OKUMA, MÜCADELE VE EYLEMSELLİK TAŞIYAN OLAYLAR VE DURUMLARA AÇIK BİR SÜRECE GİRİYOR OLABİLİRİZ.”

Tutulmanın etkilerini hemen tutulma ile birlikte mi görmeye başlayacağız?

Güneş Tutulmalarının etkilerinin tutulmanın aylar öncesinden başladığını söyleyen eski astrologlar var. Bir de önemli bir bilgi şudur ki; tutulmalar, tutulma derecelerine bir başka gezegenin yaptığı transit ile etkilerini açığa çıkarırlar. Tutulma derecesi ile irtibata giren bir diğer gezegen tutulmanın etkilerini aktiflemek adına tetikleyici olur ve bu sırada kendi doğasını tutulmaya yansıtır. Örneğin bu içinde olduğumuz Güneş tutulması derecesi Mars ile kavuşum halinde. Mars'ın tutulma üzerinde etkisinden bir önceki soruda bahsetmiştik. Mars ilerleyişine devam edecek ve kısa bir süre sonra tutulma derecesi ile bir tam kavuşum yapıyor olacak. Bu bize şunu anlatıyor: Tutulma Mars ile ilgili enerjileri açığa çıkaracak. Nedir bu Mars ile ilgili enerjiler; girişimcilik, efor, atılganlık, meydan okuma, cesaret, rekabet. Güç gösterisine doğru giden bir meydan okuma, mücadele ve eylemsellik taşıyan olaylar ve durumlara açık bir sürece giriyor olabiliriz. Gerek kişisel olarak kendinizde, çevrenizde ve global olarak toplumsal, siyasal boyutta dikkat ederseniz bu tür enerjilerin hakimiyetini görmeye başlayabilirsiniz. Mars astrolojide güvenlik güçlerini ve kurumlarını da temsil eder. Ordu, askeri teşkilat, polis teşkilatı Mars ile ifade edilir. Tutulmanın bu sistemler üzerinden de etkili olacağını bekleyebiliriz. Güneş Tutulmaları uzun dönem etkili olaylardır. Doğa olayları üzerinde de etkili oldukları gözlemlenmektedir.

“KUZEY AFRİKA VE AMERİKA KITASINDA DEPREM YARATABİLİR…”

21 Ağustostaki tutulmanın doğa olayları ortaya çıkarabileceğini düşünüyor musunuz, mesela deprem etkisi olabilir mi?

Astrolojide öncü, değişken, sabit nitelikli doğaları ile burçları değerlendiririz. Aslan burcu sabit nitelik taşır. Sabit nitelikte bir burçta olan Güneş tutulmaları sismik sarsıntılar, yer kabuğu hareketlenmeleri, depremler, yeraltı kaynakları ve madenler ile bağlantılandırılır. Ben bu görüşü söylerken İngiliz ünlü matematikçi ve astronom Sepharial'i referans almaktayım. Astroloji alanında Güneş ve Ay tutulmaları hakkında çok iyi bilgiler veren istatistikler gösteren çalışmaları vardır. Deprem beklemeli miyiz dersek, özellikle tutulmanın görüldüğü bölgelerde yani Kuzey Afrika ve Amerika kıtası için böyle bir duruma çok daha fazla vurgu taşımakla birlikte sismik hareketlerde, yer kabuğu içinde hareketlerde artış olma olasılığı görülmekte.  Bu tutulma ailesine ait bir önceki tutulma 11 Ağustos 1999 yılında Aslan burcunun 18. derecesi içinde gerçekleşmişti. Biliyorsunuz Marmara depremi o yıl gerçekleşmişti. Fakat o zaman Tutulmanın görüldüğü bölgeler içinde Türkiye'de bulunmaktaydı. Bu tutulmanın çok daha fazla etkisini almak olarak yorumlanır.

“BU TUTULMA BANA BİRÇOK ALANDA YENİ LİDERLER, YENİ GÜÇLER OLUŞACAĞINI VE BU GÜÇLERİN ORTAYA ÇIKACAK OLUŞUNU DÜŞÜNDÜRMEKTE.”

Ülkemiz açısından baktığımızda, ülkemizin bu tutulmadan ne gibi etkiler alacağını düşünebiliriz?

Tutulma derecesi ülkemiz kuruluş haritasının 3. evi üzerine düşmekte. Bu konum bize tutulmanın ulaşım, haberleşme, iletişim, komşu ülkeler, komşu ülkelere yapılacak seyahatler üzerinde gelişeceğine yönelik işaretler vermekte. Kara, hava, deniz yolu taşımacılığı tutulmanın etki alanı dahilinde olacaklar. Ulaşım alanında yeni faaliyetler, yazılı, sözlü iletişimsel haberleşme, bilgi ağı içeren türden konular, medya, her türlü yayın organı, gazete, gazeteciler, tv, telefon, bilgisayar gibi her türlü haberleşme ve yayın organı tutulmanın etkisini taşıyor olacak. Bu tür kurumlar, alanlar tutulmanın etki alanı dahilindeler.
Güneş ve Ay, astrolojide biri kralları, yöneticileri diğeri halkı, toplumu ifade eden iki gezegen. Global düzeyde, siyasi boyutta değişimlere ve hareketlenmelere açık bir dönem içinde olacağız. Yöneticilik, liderlik ve güç ortaya koyma arzusunun arttığı bir siyasal platform gündemde olacak. Bu tutulma bana birçok alanda yeni liderler, yeni güçler oluşacağını ve bu güçlerin ortaya çıkacak oluşunu düşündürmekte.

Kişisel olarak kendimiz açısından tutulmaya baktığımızda neler görebiliriz?

Güneş Tutulmaları, Ay Tutulmalarına nazaran çok daha fazla olay bazlı oluşumlar açığa çıkarırlar. 21 Ağustos tutulması ile kişisel olarak fiziken ve ruhen mücadele dürtümüzün arttığını hissedeceğiz. Uzun bir süredir gökyüzü dizilimi zaten kendinde artan güven ve cesaret duygusunu destekler etkiler yaymakta. Tutulma ile birlikte kendine olan güven duygumuz ile hedeflerimize ulaşma, amaçlarımızı, arzularımızı gerçekleştirme güdümüz oldukça ön plana çıkacaklar. Artan miktarda saf, kullanmaya açık, yüksek potansiyele sahip bir enerji var gökyüzünde. Bizim için önemli olan bu enerjiyi nasıl ve ne yönde kullanacağımız. Biraz önceki sorularınızı cevaplarken söylediğim gibi ben bu Güneş tutulması için "şimdi değilse ne zaman" diyorum. Hayatımızda başlangıçlar yapmak, kendimizi ortaya koymak ve isteklerimizi gerçekleştirmek için yenileyici ve dönüşüm sağlayıcı bir enerji olarak görebilir ve pozitifsel olarak kullanabildiğimizde başarılı yarınlar yaratabiliriz.
Size ve tüm okurlara yepyeni mutluluklar ve aydınlık yarınlar getirecek bir Güneş Tutulması olmasını diliyorum, sevgiyle kalın...












































YAVUZ DİZDAR’LA HAYATA DAİR - 2


 “Hayat size bir limon verir siz onu limonata yapmayı başarırsanız, başarmışsınızdır bu hayatta.”


Bu sözü söyleyerek başarı felsefesini anlatıyor Yavuz Dizdar. Fakat kastettiği başarı ne mesleki başarı, ne ün, ne de maddi güç. Hayattaki en büyük başarıyı iyi insan olmaya bağlıyor. Fedakarlıklarla dolu bir hayatı var. Hastalarına karşı, ailesine karşı, kedilerine karşı, hatta hiç tanımadıklarına karşı… Bir de babalık yönü var tabi. Haberuçur için yaptığım ‘Yavuz Dizdar’la hayata dair’ röportajlarının 2’incisinde ‘Yavuz babayı’ sordum. Hiçbir yerde bulamayacağım muhteşem hayat dersleri ile dolu bir kitabı araladım.

Ve işte o kitap, işte Yavuz baba…


Ülkemizin gurur kaynağı çok başarılı bir onkologsunuz. Fakat bilmediğimiz bir de Yavuz baba yönünüz var.

( Gülümsüyor ) Evet babalık genel olarak bana verilen bir lakap. Bir noktadan sonra mecburen üstüme kaldı. Önce bir sinirlenme aşaması da geçirmedim değil. Herkesin derdi beni mi gerdi de dedim ama paşa paşa kabul ettim bu rolü sonra.

Sizde o vasıf var ki, insanlar sizi böyle görüyor. Yoksa hadi baba olayım deyince, herkesin babası olunmaz. Oturmaz herkesin üstüne…

Doğru. O vasıf var demek ki öyle görüyorlar.  

Sizin deyiminizle babalık vasfı nasıl yapıştı üstünüze?

Çocukluğumdan beri bu böyle aslında. Okuldayken de böyleydi. Biraz kollama, koruma güdüsü ile spontane olarak gelişiyor. Aslında baktığınızda yalnız büyümüş birisi olarak bunun bilakis olmaması lazım. Ama öyle olmadı nedense. Kimsenin başı derde girmesin, o yalnız kalmasın, bu üzülmesin, ihtiyacı var arayayım derken ben bunu bilerek yaptım. Lise mezuniyetinden sonra uzun süre sınıfı ben topladım. Fakülte sınıfını yine başlangıçta ben topladım. Oturdum herkese tek tek mektup yazmak zorunda kaldım. Kopmayalım diye sürekli görüşme organizasyonları düzenledim. Çok da iyi oldu. En azından lise sınıfımızda bir çekirdek grubu tuttuk ki, bizim dönemin bütünü dikkate alınacak olursa aşağı yukarı 120-130 kişilik mezunumuz vardır o dönemden. 80-90’ı her zaman birbirini görür hale geldi, diğerleri de haberdar hale geldi. Fakültede ise arkadaşlarımız sağ olsunlar yatılı, şehir dışı organizasyonları yapıyorlar ama onlara ben katılamıyorum maalesef buradaki iş yükü nedeni ile. Bazen çalışma arkadaşlarıma şakayla karışık bana 2 gün izin verin diyorum.


2 günlük izin dediniz de tatil yaptınız mı bu yaz?

Yok yapmadım.

Yapacak mısınız?

Hayır yapmayacağım.

En son ne zaman tatil yaptınız?

Bundan yaklaşık 8-10 sene önce. En son bir kış döneminde Cunda’ya gitme hikayem vardır. Onun dışında 3-5 gün kaçayım tatil yapayım durumum olmuyor. Ancak kongrelerin olduğu dönemde işle birleştirebileceğim bir iki günlük küçük kaçamaklar benim tatilim oluyor.

Neden gitmiyorsunuz?

Birkaç nedeni var. İlki ekonomik nedendi. Ekonomimi düzelttim bu sefer anne ve babamı bırakıp gidemedim. Şimdi de kedilerimden dolayı çok uzaklaşamıyorum. Ailenin diğer bireyleri de kedi besliyor. Bu yüzden bir kısım giderken bir kısım kalmak ve kedilerle ilgilenmek zorunda. Bundan dolayı gitsem de 5 günden fazla kalamıyorum. Bir de işim var tabi. Zamanımın büyük bölümü işte geçiyor. Her sabah 5’te kalkıyorum. Bu saplantıdır bende. 6’da işe geliyorum maillere bakıyorum. Bu sürede de insanların ihtiyacına yanıt veriyorum. Bu ihtiyaca yanıt verme arzusu da babalık vasfının bir parçası sanırım. İnsanlar soruyor ben de bilebildiğim kadarı ile yanıtlamaya çalışıyorum.

Röportaj esnasında da bir çiftçi aradı fikir danıştı siz de gayet güzel izah ettiniz. Her sıkıntısı olan sizi arıyor gibi bir algı oluştu bende.

( Gülümsüyor ) Genellikle şundan emin olun insanlar sıkıntıları olduğu zaman arıyorlar. O zaman aklına geliyorum insanların. ( kahkaha atıyor )  Şikayetçi değilim ama. Ben kabullendim bu durumu, çok rahatım. Dolayısı ile de muhasebesine girmiyor, bütün dünyanın derdini ben mi çözeceğim diye. Varsa getir onları da çözelim diyorum artık.

İnsanlar bunun değerini biliyor mu?

İnsanların halleri çok hoş. Çünkü genelde zaten birbirlerini sıkıntıları olduğunda arıyorlar. Bunu genel anlamda yorumluyorum, tüm ilişkilerde olan bir şey. Anlatıyorlar, yüklerini karşı tarafa atıyorlar, rahatlıyorlar. Sonra uzun bir süre aramıyorlar. Sıkıntısız aramışlarsa olağanüstü tabi. Biz insanlar bir değişiğiz işte. Kedilere laf ediyoruz bir de. Ben bugüne kadar kedinin nankörünü görmedim. Ama insanın nankörü vardır. Kedi ile insan birbirine benziyor. Ortak özellikleri elinizde bir şey varsa ikisi de gelir, yoksa gelmezler. Kedi sonrasında üstelemez ama insan öyle değil. İnsan söylenebilir ya da yaptığınız şeye müteşekkir kalması gerekirken size kızabilir. Ne olduğunu siz bile anlamazsınız.

Pekiyi bu herkesin sorununu çözme, himaye etme, babalık yapma özelliğinizi anneden mi aldınız babadan mı?

Her ikisinden de aldım ama babam için fazlası ile geçerliydi bu durum. Şimdi bende var.  Hangi genle geçiyor bilmiyorum ama bana da geçti. Babam komşuya, akrabaya destek olur peşine de düşerdi. Her şeyi hallederdi. Ben o kadar değilim, ben bana yansırsa çözmeye çalışırım. Eskiden onlar sınırlı bir ortamdaydı tabi, komşuluklar sıkı fıkıydı. Herkes birbirini tanırdı. Bu yüzden insanlara daha kolay yetişebiliyorduk. Ama şimdi öyle değil. Yetişebildiğine destek olabiliyorsun. Sonra Bayramlarda özel günlerde de arıyorlar. Bunu çok seviyorum. Bu rolün getirisi buysa insanın mutlu olması açısından bu çok iyi bir şey. İnanların aslında birbirlerinden kopmamalarını o yüzden istiyorum. Birbirini iteleye, öteleye kimse bir yere varamaz. 3 günlük dünya halidir gider.

Hastalarınızın da babası oluyorsunuz onları da himaye altına alıyorsunuz.

Bu benim daha şahsi meselem. İşlevsel olsun, daha ayağı yere bassın diye dernek de kurdum ama bu işe yaramıyor. Sonra bunun kişisel olarak üstlenilmesi gereken bir rol olduğunu anladım. Bunun altında kalmamaya çalışıyorum. Bu hasta için, onun için, bunun için değil. Bu iyilik yap denize at modeli de değil. Bu bir görev. Bu görevin içinde, bunu yerine getirebilirsem ben rahatım. İnsanlar arıyor telefonu kimden aldıklarını bile soruyorum. Ama bugüne kadar kötüye kullanan olmadı. Ben telefonumu vermem bende gizlidir yaklaşımı çok geçerli mi? Değil. Bugüne kadar de suistimal edilmedim.

Hayatınızın bir döneminde anne-babanıza da babalık yaptınız. Ailenizde bir Alzheimer süreciniz oldu.  Neler yaşadınız?

İnsan öğrenince afallıyor önce. Uzun süre konduramadım, oysa ki o zaman da belliymiş babamın durumu. Evden çıkmıyordu, hırsız girer korkusu vardı. Telefon açardı ve ben 2-3 dakika kendine gelmesini ve hatırlamasını beklerdim. Benim kim olduğunu hatırlayamazdı. Ama benim basiretim bağlanmıştı sanki. Bunu bile yorumlayamamıştım. En son bir gün Kurtuluş civarında bir banka işini halledecekken babamla rastlaştık, ‘bende de para var’ dedi. Alzheimer meselesine o karşılaşmada kanaat getirdim. Çünkü ilk defa para hesabını kaybettiğini anladım. Fırına 10 lira verip para üstünü unuttuğunu gördüm. Sonra baktım evdeki durum aslında benim tahminimin ötesinde. Derken ben mecburen imkanlar doğrultusunda şöyle bir seçime gittim. Tepebaşı’nda şu anda oturduğum evin alt katını aldım. Ailemi oraya yerleştirdim gözümün önünde olsunlar diye. Bir de anneme güveniyordum, o kolaçan eder diye. Annem de Alzheimer oldu ve babamı geçti. En sonunda evde kalan şuydu. Hiç unutmam o günü, çok hoş bir tablodur. Ben onlarla alt katta oturuyorum. Annem bana ‘Yavrum siz de burada mı oturuyorsunuz, ne işle uğraşıyorsunuz?’ diyor.

BİR NOKTADAN SONRA GÜLECEKSİNİZ. KARA MİZAH DA OLSA ÇEVİRMEK LAZIM.

Anneniz ‘siz komşu musunuz evladım’ dediğinde ne hissettiniz?

Güldüm. Diyecek bir şey yok. Annem plastik kapta su ısıtmaya çalışıyordu. Aşağıdan bir koku geldi, tütsüyü severdi, önce tütsü sandım. Canı çay çekmiş ama çaydanlığı koymadan direkt çay poşetini ocağın üstüne koymuş. Ocak yandı, davlumbaz eridi. Ama yapacak bir şey yok. Bir noktadan sonra güleceksiniz. Kara mizah da olsa çevirmek lazım. Bunu gam, kasvete çevirdiğiniz zaman çok ağır, işin içinden çıkamazsınız.

İkisini de kaybettiniz sonra.

Evet, babam 10 yıl önce vefat etti. Annem de 2 yıl sonrasında vefat etti. Annem bir de 2 yıl yatalak duruma girdi. Düştü ve kalçasını kırdı bir daha da kalkamadı. Sürekli yatakta yatmak zorunda kaldı, bakıcı vardı ama bir yere kadar.

BAZEN HİÇ UMMADIĞINIZ ZAMANDA YAPTIĞINIZ İYİLİK KARŞINIZA GELİYOR.

Onları kaybettikten sonra ne hissettiniz?

Ölüm bir gerçeklik hatta tek gerçeklik! Eğer kendinizi iyi eğitirseniz acısını çekiyorsunuz ama yıkılmadan bunun içinden çıkmayı başarıyorsunuz. Babam vefat ettiğinde onu mezara indireceğim, nasıl yapacağımı bilmiyorum. Hiç adam gömmemişim. Tam o sırada şak diye karşımda hastamız belirdi. O da rahmetli şimdi. Ereğlili. “Dede duydum, geldim” dedi. Birlikte yaptık, birlikte mezara koyduk babamı. O anı hiç unutmam. Bazen hiç ummadığınız zamanda yaptığınız iyilik karşınıza geliyor. Annemde işimden ve liseden arkadaşlarla gittik.  Hastalara da aynı şeyi söylerim. Benim için hastanın kurtulması hedeftir, gerçekleşemeyebilir ama sizin müsterih olmanız önemlidir diyorum. Her şeyi yaptık ama sonu takdiri ilahi misali. Zaman zaman bunu çok acılı yaşayanlar oluyor. Ama dedim ya hayatta tek gerçeklik var o da ölüm. Onu bilirseniz içiniz rahat edecektir. Zamanı gelince herkes gidecek. Yaptıklarınızla, iyiliklerle anılırsınız.

Bol bol iyilik yapın diyorsunuz yani.

Bunu isteyerek yapmak önemli olan… Bunu görev olarak görmeyip isteyerek üstlendiyseniz size zor gelmez. Önce üstünüze kalır sonra alışırsınız. Görev olarak yaparsanız olmaz.

Tasavvuf’la da bu dönem mi ilgilenmeye başladınız?

İşin esası zaten tasavvuf, zaten ilgileniyordum.  Ama o dönem daha da arttı.  Hayatta gereksiz kasmamak gerektiğini o zaman net anladım. Hikayeye bakın, aslına benim açımdan bir kepazelik. Düşünsenize! Büyüyorsunuz tam eliniz ekmek tutacakken evden ayrılıyorsunuz. Mecburi hizmet, o, şu, bu derken bir bakıyorsunuz 10 yıl geçmiş. Döndüğünüz zaman ‘hah şimdi’ diyorsunuz. Gezdiririm, onlar için bir şey yaparım derken onların Alzheimer olduğunu görüyorsunuz. O zaman işte artık çok fazla kasmamak gerektiğini anlıyorsunuz. Çünkü normal şartlarda onların yaşayış şekline göre bunun olmaması gerekirdi. Babam açık çay bile içmedi. Hiç kahve içmedi, kötü bir alışkanlığı yoktu. Böyle olunca da akışına bırak demeyi öğreniyor insan.

Bir de yattığında insan rahat uyumalı. Benim dönüm noktam bu oldu. Sürekli söyleniyordum. Niye daha fazla kazanamıyorum, niye sıkıntı çekiyorum, niye kafamdaki business hayallerimi gerçekleştiremiyorum diye. Sonra kendi kendime demek ki yapamıyorsun dedim. Bir ortaklık kurdum büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Sonra yürüyeceğim yol bu değil dedim. Bunu söyledikten sonra da ferahladım. Yaşadığım şeylerin tasavvufta karşılığını aradım. Bakış açım, görme açımın derinliği arttı.

Hastalar size neden bu kadar güveniyor sizce?

Bizim burada yaptığımız iş, pratikte civciv seçiciliği denilebilir. Gelen hastanın akıbetini bizden bilmemizi istiyorlar. Biz yaşam biçemeyiz ama bir hissiyat sahibi olabiliyoruz. Bunu yakalayabilmek için iyi niyetle çok sınavdan geçmek lazım, hasta bakmak anlamında. O zaman onu yakalayabiliyorsunuz. Karşı taraf müsterih oluyor. Neden bu kadar güveniyorların cevabı bu.

İYİLİK İYİLİĞİ ÇEKER. SİZİ BAKİ KILACAK BUDUR.

Sokakta rastgele insanları çekip sorsanız Yavuz Dizdar kimdir diye, herkes sizi tanıyor ve herkes anlaşmış gibi çok baba adam diyor? Bu nasıl oluyor?

(Gülümsüyor) Hissettiğim gibi yaşıyorum ve davranıyorum belki de ondandır. Bu konuda hatta hiç unutmadığım bir anım var, paylaşmak isterim. Bir gün Taksim’den Galatasaray’a yürürken yağmura yakalandım ve bir yere sığınmak zorunda kaldım. O sırada bir adamcağız geldi yanıma. Cebinden bir gazete kağıdı çıkardı. Halinden sokakta kaldığı belliydi, adı Bayram’dı. Prostat sorunu varmış ve gazetede bir doktoru bellemiş. Bana gösterdi. Benim de tanıdığım bir doktordu gösterdiği kişi. “Ben bunu halletmeye çalışacağım sen merak etme.”dedim. Oturduk sonra çay içtik beraber. Bir süre sonra hastaneye geldi. Bahsettiği  doktora gönderdim onu ama sonrasında çok üzüldüm. Çünkü tanıdık olmasına rağmen hiç ilgilenmemişler adamcağızla. Öyle olunca iş bana kaldı. Hastanede yatıp kalkmaya başladı. Kaldığı otele de gittim. Beyoğlu’nun arka sokaklarında geceliği 10 liraya kaldığı bir oteldi. Konuştum oradakilerle de ama adamın kendi şahsi sağlık sorunu olduğu için otel de istemiyordu onu. Birkaç gün kapıda bekleme koltuklarında yattı. Fakat bir süre sonra buradakiler de rahatsız oldu. Çoluğu çocuğu da varmış, emekli maaşı da. Bir huzur evinde de kalabilirdi belki ama ortada kalmış. Karaköy iskelesi batmıştı o dönem. Bu adamcağız da iskele gibi kayboldu bir anda. Burada ders çıkaracak çok önemli bir şey var. Büyük devletlerin ve imparatorlukların tarihteki yükselişlerini ve batışlarını unutmamak lazım… İnsanlar da öyle. Yükselirler ama iyi şeyler yapmışlarsa varlıkları sürdürebilirler. Eğer yok değilse her şey gelip geçicidir. Bunu unutmamak lazım… İyilik iyiliği çeker ve bizi baki kılacak ancak budur.

Bir de gerçek baba olma hikayeniz var. Kızınızla olan hikayeniz…
Bu ayrı bir alan orada babadan çok arkadaşı oynuyorum.

Baba olacağınızı ilk öğrendiğinizde neler hissettiniz?

Smaça vurdum dedim. (kahkaha atıyor ) Sevinç, inanılmaz bir sevinç... Annemle babama da bir mürüvvet verme mutluluğu vardı ama onlar tadını çıkaramadı tabi torun sahibi olmanın. Ama annemin kollarında kızımın fotoğrafını çekmeyi başardım. Sonra hatırlamadılar tabi.

Ne kadar görebildiler?

3 - 4 sene ama sonra da hafızaları gitti zaten. Bu sürede ben artık 3 çocuk babası oldum.

Kızınıza baba olarak ne gibi nasihatler veriyorsunuz, onunla ilgili hayalleriniz neler?

Her şeyden önce bir mizah becerisi geliştirsin istiyorum. Hayatın olumsuzluklarına karşı bunu kullanmaya ihtiyaç duyacak. Bazen bazı şeyleri deliliğe vurmak gerektiğini öğretmeye çalışıyorum. Çünkü hayatta çok mutlu olan bir kızım olsun istiyorum. Bu yüzden ona önce mutlu olmayı öğrenmesi gerektiğini söylüyorum. Hiç ileride şunu ol, bunu ol demiyorum. Mutluluğunu bir başarıya ulaşmaya ya da farklı beklentilere bağlamamalı. Bu insanları genelde mutsuz eder. Çünkü onlara ulaşamama ihtimaliniz de var. Bunun yerine insan içini, manevi dünyasını geliştirirse ileride hayal kırıklığı yaşadığında bile mutlu olmayı bilir. Mesela karşılık beklemeden yardım etmek insanı inanılmaz mutlu eden bir olay. Bunu kızıma da anlatıyorum. Arkadaşları ile iyi geçinmesini söylüyorum her zaman. Birbirinizle yardımlaşmayı öğrenin diyorum. Sakın birbirinizi incitmeyin, birbirinizin izini kaybetmeyin diyorum. Birbirinizle yarışmacı da olmayın bugünlerin tadını çıkarın diyorum. Tabi temennilerle olmaz bu sadece. Sevmeyi bilmek lazım. En önemli kural bu. Biz birbirimizi severek büyüdük ama bugün sistem insanların birbirinin sırtına basarak nasıl yükseleceğini gösteriyor. Bunun içinden çıkmaları mümkün değil. Çocuğuma sevmeyi öğretmeyi çalışıyorum, bu sistemin içinde kaybolmaması için buna ihtiyacı var.

DÜŞMAN ALGISI DİYE BİR ŞEY YOK. UNUTUN!

Sevgi ile bütün olumsuzluklar aşılabilir mi?

Kesinlikle aşılabilir. Her şeyle, her olayla bilerek barışık kalmak gerekir. Bir şey olduysa olmuştur artık, bitmiştir. Ders alıp sıyrılmayı ve olduğu gibi kabul edip yola devam etmeyi başarmak lazım. Ayrıca her şeyi her olayı alt alta sıralayıp kara kaplı deftere yazmanın ve biriktirmenin anlamı yok. Yazık, gereksiz bir yük bu, kabus gibi. Bazı şeyler olması gerektiği gibi tevekkülle karşılamak lazım. Bir de insanlara dostça davranmak lazım. Hakkında kötü konuşup, düşünenler de dahil. Düşman algısı diye bir şey yok, unutun. Düşmanlarımızı biz kendimiz yaratırız. Dikkatli olacağız sadece. Birinin ne aşırı palazlanmasına müsaade edeceğiz ne de ezilmesine. Bize düşen adil olmak ve mevcut dengeleri koruyabilmek.

Evet, ama insan bazen haksızlığa da uğrayabiliyor. Herkese iyi davranmasına rağmen hak etmediği muamele ile de karşılaşıyor. Onu nasıl aşacağız o zaman?

Şunu unutmamak lazım! Ne yaparsanız yapın, ağzınızla kuş tutsanız bile zaman zaman beklemediğimiz reaksiyonları alabiliyoruz. Hiç üzülmeyeceksiniz, dünyanın halidir, insanlar şaşırabilir. Ağzından öyle çıkmak istememiştir, başka bir sıkıntısı vardır diyerek yaklaşmak lazım. Geçen yaşadım, buradan bir meslektaşıma hasta gönderiyorum. Meslektaşım açtı telefonla,” Ben sana daha önce de söylemedim. En az iki kere yazılı birkaç kez de sözlü uyardığımı hatırlıyorum.  Hasta göndermeyiniz.” dedi. Biz şimdi bu çocukla birlikte büyümüş. Benden küçük üstelik. Ne diyeceksin? Hiç üzülmedim. Özür dilerim zora sokmak için yapmadım, ben hakikaten orjinal bir vaka var diye size yolluyorum. Bunu siz çözersiniz diye içimde bir his var dedim. Son hayal kırıklığım budur. Güvenebileceğiniz kişi bunu açıp bir de farklı tonda söylüyorsa yapacağınız teşekkür etmek, özür dilediğinizi beyan etmek, isteyerek olmadığını belirtmek. Ne kaybedeceksiniz böyle davranarak? Hiçbir şey. Tam tersi güven kazanırsınız zamanla. Dünya gazetesinin logosunda yazar. ‘Saygınlık para ile satın alınmaz.’ der. İşte hep sorduğunuz insanlar size neden bu kadar güveniyorun cevabı da aslına bunun içinde. 

Devam edecek...

Röportaj: Şükriye Özgül