28 Eylül 2017 Perşembe

KANSERE SEYAHAT EDEREK MEYDAN OKUDU…




Akciğer kanserine yakalandı birkaç ay ömür biçildi. Ameliyat olup kanseri yendi ama bu sefer çok sevdiği eşini kanserden kaybetti. 50 yıl önce gemici olan eşi ile başladıkları seyahatlerine şimdi tek başına devam ediyor. 70 yaşındaki Sevim Eraslan kanseri yenmesini yaşam enerjisine borçlu olduğunu söylüyor.


Yakalandığı kanser hastalığı nedeni ile bundan 6 yıl önce birkaç ay ömür biçilen 70 yaşındaki ev hanımı Sevim Eraslan’ın hikayesi kanser hastalarına umut verecek cinsten. 


Dünyada en sık görülen ve kansere bağlı ölüm oranı en yüksek olan akciğer kanserine yakalan Sevim Eraslan’ın kanser sol akciğerinin yarısını sarmış ve kalpten çıkan ana damara  kadar ulaşmıştı. Tedavisini ise en yakın arkadaşının kızının, çocukluk arkadaşı üstlendi. Zor bir ameliyatla Sevim Eraslan’ı yaşama döndürmeyi başaran Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan,”Zorlu bir ameliyat sonrası tümörü almayı başardık.”dedi.

ZORDU AMA YAŞAM ENERJİMİ HİÇ KAYBETMEDİM…

2011 yılında griple başlayan ve kansere uzanan süreci paylaşan Sevim Eraslan,”O yıl büyük bir grip geçirdim ve uzun süre iyileşemedim. Şiddetli öksürük devam edince doktorum göğüs hastalıklarına görünmemin faydalı olacağını söyledi. Çeşitli tetkikler sonucunda akciğer kanseri olduğum anlaşıldı. Akciğeri epey sardığı söylendi. 


Ameliyat olmam gerekiyordu ama kalpten çıkan ana damara ulaştığı için tümör, açıkçası kimse ameliyata yanaşmadı. En yakın arkadaşımın kızının çocukluk arkadaşı göğüs cerrahı olmuş. ‘Görüşün, belki faydası dokunabilir.’ diye tanıştırdılar bizi. O da çeşitli tetkik ve incelemeler yaptıktan sonra ‘ Ben bu tümörle seni bırakmayacağım Sevim teyze.’dedi. Çok umudu yoktu ailemin, bu yüzden rahmetli eşim çok gözyaşı döktü. 


Ben ameliyata giderken de gülümsemeye çalışırken o yine tutamadı kedini beni ağlayarak uğurladı. Sağ salim çıktım çok şükür. Nüks edebilir gözetim altında kalman, kendine dikkat etmen lazım dediler. Yıllık kontrollerimi aksatmadım bu yüzden ama yaşam sevincimi de hiç bırakmadım. Ta ki, eşimin kansere yakalandığını öğrenene kadar... Kısa bir süre içerisinde kaybettik onu kanserden. Onun üzüntüsü ile kalp krizi geçirdim ve ‘mucize eseri geri döndün’ dedi doktorlar. 


Tam atlattım derken bu sefer aort damarım yırtıldı. Ciddi hayati tehlikem vardı, ameliyata alındım apar topar. Çıkışta yine ‘mucize eseri kurtuldun’ dedi doktorlarım. Onu da atlattım derken bu sefer kaburgalarım açıldı. Bir büyük ameliyat daha geçirdim. Herkes bana ‘hastasın artık evinde otur, dinler’ dedi ama ben eşimden bana yadigar kalan seyahatlerimizi tamamlamayı tercih ettim. 

40-45 sene önce gemici olan eşim dünyanın her köşesine götürmüştü beni, fırsat buldukça da hep seyahat ettik sonrasında. Bütün bu hastalıklardan ve onu kaybettikten sonra bu seyahatler beni ayakta tuttu. Bu sene İtalya’da ardından Bulgaristan’a gittim. Ülkemizde de Bodrum, Ağva, Didim, Tekirdağ gibi yerleri gezdim yaz boyu. Biriktirdiğim bu anılar beni ayakta tutuyor, yaşama bağlıyor. 

Özellikle kanser hastalarının evlerine hapsolup üzülmek yerine kendilerini mutlu edecek şeylerle uğraşmasını tavsiye etmek istiyorum. 70 yaşındayım gittiğim yerlerde bol bol selfie yapıyorum, fotoğraf çektiriyorum, anı biriktiriyorum çocuklarıma ve sosyal medyada paylaşıyorum. Hayat tüm zorluk ve acılarına rağmen güzel ve yaşamaya değer.”dedi.

AMELİYAT OLMASA EN FAZLA BİR YIL YAŞARDI...

Sevim Eraslan’ın ameliyatını üstlenen Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesinden Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan’a akciğer kanserinde cerrahinin yapılabileceği durumları sorduk. Demirhan şu bilgileri aktardı. “Akciğer kanserlerinin yüzde 15-20’ si ameliyat ile  tedavi edilebiliyor. Yüzde 80’ i ameliyat edilemiyor. Bu hastalar genellikle daha çok onkolojik tedavi görüyor. Onkolojik tedavi gören hastalarda da ameliyat söz konusu olabiliyor. Ancak bu hastalarda kriter çok yaygın metastaz olmamasıdır. Eğer çok yaygın bir metastaz yapmaz ise ümit bitmiyor. Sevim teyze ameliyat edilebilir evredeydi. Tümör aort damarına yakın olduğu için ameliyatın sakıncalı olabileceğini söylemişler. Kalp ve damar cerrahisi tecrübem de olduğu için bu ameliyatın mümkün olabileceğini söyledim.  Akciğerin 5 parçasından birini, aort damarının yarıya yakınını saran tümörün bulunduğu sol üst lobunu aldık ve lenf bezelerini temizledik.  Yılda bir tetkiklerini, yapıyoruz. Sevim teyze  Ameliyat olmasa en fazla bir yıl yaşardı. Büyük bir lezyondu çünkü. 6 yılı doldurdu ameliyattan sonra. Bu tarz ameliyatlardan sonra 5 yılı dolduranlara biz artık kansersiz diyebiliyoruz.”  


Haber: Şükriye Özgül




25 Eylül 2017 Pazartesi

VARİSE TUTKALLI ÇÖZÜM…


Amerika’da geliştirilen bir yöntem varis tedavilerinden sonra elastik bandaj ve çorap kullanma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. 15 dakikada lokal anestezi ile uygulanabilen yöntem özellikle zaman sorunu olanlara büyük avantaj sağlayacağa benziyor.

Varis estetik bir sorun olmanın yanı sıra ciddi de bir damar sorunu aynı zamanda. Uzmanlar erken tanı konusunda hem kadınları hem de erkekleri uyanık olmaları konusunda uyarıyor. Çünkü zamanında önlem alınmayan varis sorunları ayak ve bacaklarda çok şiddetli ağrılara, şişliklere, açık yaralara dönüşebiliyor. Varisin en ciddi sonucu ise akciğere pıhtı atası ile oluşan embolidir, bu da ani ölümlerle sonuçlanıyor. Son yıllarda varisle ilgili pek çok yöntem geliştirildi ve geliştirilmeye devam ediyor. Onlardan bir tanesi de ABD’de geliştiren ve FDA onayı olan ‘Tutkalla Yapıştırma’ yöntemi oldu. İstinye Üniversitesi Liv Hastanesi Das Yaşam Merkezi’nde uygulanmaya başlanan yöntemle ilgili Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko bilgi verdi. 

“Şiddetli bacak ağrısı, açık yaralar ve emboliye neden olabiliyor.”

Varis sorunlarının geçiştirildiğini ve hastaların buna yeterince ilgi göstermediğini ifade eden Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko,”Varis bir damar hastalığı olup, kanı akciğer ve kalbe taşıyan toplardamarların ilerletici bir şekilde genişlemesidir. Genç yaşlarda görülmeye başlayan varis sorunları 20 – 35 yaş arası yaş grubunda yüzde 30, 55 – 65 arası yaş grubunda ise yüzde 50 oranlarında görülür. Kadınların yanı sıra erkeklerin de yaşadığı bir sorundur. Hastaların büyük bir kısmı varisi önemsemezler ancak ilerleyen yıllarla birlikte kendini gösteren şiddetli ağrılar sonucu hekime başvurular. Varis ve Venöz yetersizlik hastalığının tedavisinin gecikmesi durumunda ise hastalığın yan etkileri görülebilir. Bunlar ayak ve bacaklarda şiddetli ağrılar, akıntılı ve kokulu geçmeyen açık yaralar olabildiği gibi nadir durumlarda da akciğere pıhtı kaçması sonucu ani ölümlere neden olabilir. Varis ve Venöz Yetersizliğin teşhisi damar sistemi muayenesi sonrasında yapılan Doppler ultrason ve gerektiğinde venografi adı verilen radyolojik tetkikler ile konur. Yapılan tetkikler sonucunda hastalığın ilerleme derecesine göre Venöz basıncını düşüren ilaçlar, varis çorabı, skleroterapy (iğne tedavisi) ve gerektiğinde varis ameliyatının uygulanması ile bu hastalığın tedavisi mümkündür. Bu tedaviler için en konforlu yöntemlerden biri olarak Buhar Tedavisi’ni uyguluyorduk. Daha sonra Amerika’da geliştirilen bizim de ülkemizde kullandığımız Clarivein – Köpükle Püskürtme Tekniğini de kullanmaya başladık. Bu teknik de oldukça konforlu varis tedavi yöntemleri arasında yerini alıyor. En son olarak da yine ABD’de geliştirilen FDA onaylı ‘Tutkalla Yapıştırma’ yöntemini kullanmaya başladık. Uygulaması lokal anestezi ile yapılan ve uygulama sonrası elastik bandaj ya da çorap kullanma zorunluluğunu ortadan kaldıran oldukça avantajlı bir yöntem. Şu anda nüks oranları açısından yüzde 3’le en düşük nüks oranına sahip tedavi özelliğini taşıyor.”dedi.  

“Uygulaması kolay, hasta hemen sosyal yaşantısına dönebiliyor.”


‘Tutkalla Yapıştırma’ Yöntemini’nin uygulanmasına değinen Prof. Dr. Yusuf Kalko,”Varis çok sık görülen bir damar hastalığı ve henüz kesin bir tedavisi bulunabilmiş değil. Bundan dolayı pek çok yöntem geliştiriliyor. Ancak bu yöntemler arasında varisi tamamen sonlandıracak bir yöntem söz konusu değil. Çünkü varis hastalığı nüks edebilen bir hastalıktır. Bundan dolayı varis tedavilerini seçerken ya da varis hakkında araştırma yaparken nüks oranı en düşük ve konforlu tedavilerin üzerinde durmak gerekir. Biz tedavilerde açık ameliyatları çok özel durumlar haricinde tercih etmiyoruz. Hem uygulaması zor, hem nüks oranı yüksek, hem de hastanın sosyal yaşantısına dönme süresi uzun. Beyaz yakalı çok fazla insan var ve onların en büyük sorunu zaman sınırlaması. İnsanlar artık ameliyatlardan ya da uygulamalardan hemen sonra ayağa kalkmak istiyorlar haklı olarak. Lazer ve Radyofrekans yöntemleri çıktıklarında çok ses getirmişlerdi. Çok yüksek enerjili sistemler oldukları için kontrolü ve güvenliği daha az bu sistemlerin. Varis tedavilerinde Tümesan anestezi dediğimiz yöntemle uygulamanın neden olabileceği yanıkları önlemek için bir çeşit soğuk serum uyguluyoruz. Bu uygulama özellikle lazer ve radyofrekansta çok gerekli aksi halde çok ciddi yanıklara neden olabilir. Aynı yöntemi lazer kadar derine olmasa da Buhar Tedavisi’nde de uyguluyoruz, fakat Buhar tedavisi diğer yöntemlere nazaran yan etkisi çok daha az bir yöntem.  Köpükle Püskürtme Yöntemi ve Tutkalla Yapıştırma Yönteminde Tümesan anesteziye gerek kalmıyor. Özellikle bizim yüzeyel damar dediğimiz ayağın iç bileğinden kasığa kadar giden uygulamalarda biz bu tür uygulamaları çok rahat yapabiliyoruz ama ayağın dış tarafından diz çukuruna dökülen varislerde ve iç varislerde gerek Lazer gerek Buhar Tedavisi, gerek Radyofrekans maalesef sinir hasarları yapabiliyor. O bölgede sinir damara çok yakın geçiyor ve damar biraz daha yüzeyel olduğu için hasarlar, uyuşmalar ya da hastalarda sıkıntılar olabiliyor. Bu durumda Köpükle Püskürtme Yöntemi ve Tutkalla Yapıştırma Yöntemi çok avantaj sağlıyor.”şekline konuştu.

“Lokal anestezi ile yapılıyor, işlem sonrası elastik bandaj ve çorap zorunluluğunu ortadan kaldırıyor.”



Yöntemin avantajlarına ve dezavantajlarına da değinen Prof. Kalko,” Tutkalla Yapıştırma Yöntemi pille çalışan bir alet yardımı ile damarın içine ilaç verilmesi ile gerçekleşiyor. Damarın içine bir kateter yardımı ile gönderilen küçük bir tel aracılığı ile ilacı veriyoruz ve yapıştırma işlemini gerçekleştiriyoruz. Bu yöntemle emboli riski yani pıhtı kaçma riski de ortadan kalkıyor. Özellikle diz altına dökülen damarlarda ve iç varislerde son derece başarılı bir yöntem. Diğer teknikler diz altı damarlarında yetersiz kalıyor. Çünkü bu bölgede sinir hasarı ve sinir hassasiyeti görülüyor. Her ne kadar tümesan anestezi yapılsa da bunun önüne çok geçilemiyordu. Ancak Köpükle Püskürtme Yöntemi ve Tutkalla Yapıştırma Yöntemlerinde bu bölgede diğer tekniklerle yaşadığımız sıkıntıyı çözdük. Yöntem ayrıca lokal anestezi ile yapıldığı için uygulama sonrası hasta hemen sosyal yaşantısına dönebiliyor. Tümesan anestezi de yapılmadığı için uygulama sonrası ödem ya da şişlik gibi durumlar da oluşmuyor. İşlem sonrası hastalar elastik bandaj ya da varis çorabı kullanmak zorunda kalmıyor. Çalışanların en büyük sıkıntısıdır zaman sorunu bu yüzden öğle tatillerinde hatta çay molalarında dahi yöntemi kullanabilirler. İşlem 10-15 dakikada tamamlanıyor. Hamilelikte varis oluşumu artıyor. Doğumda hemen sonra emzirme döneminde kadınlar bu teknikten faydalanabilir, bebeğe hiçbir zararı yoktur. Yaşlılar da aynı şekilde bu teknikten rahatlıkla faydalanabilirler. Bu yöntemle ayrıca yazın da hastalar tedavi olma imkanı sağlayabiliyor.” ifadelerini kullandı.