8 Temmuz 2017 Cumartesi

ŞU DÜNYADA BUGÜNE KADAR NE YAŞADIYSAK YANIMIZA KAR KALIYOR. GÜZEL YAŞAMAK LAZIM BU YÜZDEN...


Deyim yerindeyse tam savaşçı Demet. Sevgi dolu, hayat dolu, umut dolu… 

Çok sevdiği eşi ile evlendiklerinde dünyanın en mutlu kadını olmuş. Evlilikten kısa bir süre sonra da güzel haberi almışlar, Demet hamile olduğunu öğrenmiş. “O kadar güzel bir heyecandı ki.” diyor. “Özlüyorduk henüz doğmamış bebeğimizi ve hemen doktorumuzun yanında soluğu alıyor, ultrasonda onu izliyor, kalp atışlarını dinliyorduk.”diyor.

Yine böyle bir gün doğuma 2 ay kala bebekleri ile hasret gidermeye gittiklerinde o büyük kabusu yaşamışlar. “Bebeğimin kalbi durmuş o an dünya başımıza yıkıldı.” diyor. Oldukça zorlu geçen bu süreci karı koca birlikte atlatmaya çalışırken Demet bebeğinin ölümünden 10 gün sonra beyin kanaması geçiriyor ve ölümle burun buruna kalıyor. “Zor günlerdi.” diyor. 

Anlatırken beni de hüngür hüngür ağlattı. Röportaj bitene kadar kaç kere şükrettik birlikte hatırlamıyorum.
Çok şükrettik çünkü Demet’in yaşadıkları bunlarla sınırlı değil. Demet gerçek bir mucizenin eseri…
Bundan 2 yıl önce 2’inci bebeğine, dünya güzeli Melek’ine hamileyken,” Çok korktum, bebeğimin başına bir şey gelir yine diye, çok korktum. Hep dua ettim onu kucağıma sağ salim alayım, kavuşalım diye.” diyor. Kavuşuyor anne kız ama doğumdan sonra başına gelen şey Demet’i 2’inci kez ecelle burun buruna getiriyor. Bebeğini kucağında anca 2 gün tutabiliyor ardından 15 gün yoğun bakımda kalıyor. Doğum esnasında bacak damarları pıhtı ile tıkanıyor. Kangren oluyor Demet’in bacağı. Hastaneler, doktorlar çaresiz kalıyor. O bacağının kesilmesine dahi razı olurken, hayatına dair dahi umutlu konuşamıyor doktorları. “Sanırım buraya kadardı dedim. Eşimi çağırdım vasiyetimi açıkladım. Bebeğimi annemlere ver onlar ona iyi bakar. Sen de benden sonra çok üzülme hayatını kur, mutlu ol dedim.” diyor. “ Dedim bunu ama içim içimi de yiyordu. Demet küçücük bebeğin var, onun sana ihtiyacı var. Gidemezsin bu kadar kolay dedim durdum. Yoğun bakım odasında kendi kendime konuşurken aklıma kuaförümde yıllar önce arkadaşlarla yaptığımız bir konuşma geldi. Yusuf Kalko’dan bahsediyorlardı. Açamadığı damar yokmuş, arkadaşımın yakını kurtarmış. O zamanki konuşma aklıma geldi ne hikmetse. Üstünde durmadım o dönem, böyle bir derdim yoktu ki, ne işim olabilirdi Yusuf Kalko’yla. Ben bunları düşünürken ailem geldi yanıma. “Bir doktor bulduk seni ona götürmek istiyoruz” dediler. Kimdir dediğimde Allah’ın bana bebeğime kavuşmak için bir ışık yaktığını anladım. Bahsettikleri isim Yusuf Kalko’ydu. Birbirimizden habersiz aynı kişiyi düşünmüşüz. “ diyor.

Vasiyetini bile hazırlayan bu genç kadın şimdi yaşıyor. Dünya güzeli… Kendi gibi dünya güzeli kızı da şu anda 2 yaşında. Anne kız çok planları var, umutları var, hayalleri var.

Hepsini samimiyetle anlattı, umutlarını anlattı, yaşadığı sınavları hayattan aldığı dersleri anlattı.

Çok zor bir dönemi geride bırakmışsınız, öncelikle geçmiş olsun Demet. Neler yaşadın biraz anlatır mısın?
Bundan 2 yıl önce kızımın doğumu esnasında bacağımda bir ağrıyla başladı sıkıntılar. 25 yaşındaydım. Doktorum doğum esnasında bacak ağrılarının ya da uyuşmaların normal olduğunu korkmamam gerektiğini söyledi. Doğumum da öyle rahat geçti ki, aklıma kötü bir şey gelmedi. Bacak ağrım hiç dinmedi sonra günden güne daha da şiddetlendi. Doğumdan 2 gün önce başparmağımda hafif bir morluk vardı. Acaba farkında olmadan bir yere mi çarptım demiştim. Ardından böyle bir ağrı ve gün geçtikçe daha da şiddetlenen bir ağrı olunca doktora gittik eşimle. Ödem dediler, kas sıkışması tam bir tanı koyamadılar. Bu şekilde yaklaşık 10 gün geçti ve ağrılarım artık dayanılmaz boyuta geldi. Tekrar hastaneye gittiğimizde çeşitli tetkikler istediler ve sonuç çıkınca durumun damarların tıkanmasından kaynaklandığını söylediler. Beni hemen daha donanımlı bir hastaneye sevk ettiler. Bu hastanede de hemen yoğun bakıma aldılar. Neye uğradığımı şaşırdım. Yürüyerek gitmiştim hastaneye, yoğun bakıma alındım ve kısa bir süre içinde de ameliyata. Ameliyatlarda da sorun çıkmış ve aynı gün 3 defa ameliyata alındım. İlerleyen bir iki gün içerisinde de yapılan ameliyatlarda 5 tane ameliyat geçirdim. Ama bütün bunlara rağmen doktorlarım,” Dünyanın öbür ucuna da gitsen bu bacak kesilmek zorunda.” dediler. Bunu söylediler ama bacağımı kesmeye de kimse yanaşmadı çünkü vücudumda oluşan enfeksiyondan dolayı hayati tehlikem vardı.

Bebeğin bu arada nerede kaldı?
Ailem, eltilerim baktı. Aslında bebeğimden dolayı yoğun bakıma girmek istemedim. El kadar bebek annesine ihtiyacı var. Anne sütüne ihtiyacı var. Babam kızdı tabi. “Sen tedavini ol, biz bakarız bebeğe.” dedi. Öylelikle kaldım.

Hayati tehlikem vardı demiştin. Nasıl gelişti sonraki hastane süreci? Nasıl kurtuldun?
Çok enteresan. Mucizeler gelmeden sinyal verirmiş, bunu hastane yoğun bakım odasında anladım. Çok umutsuz bir durumdaydım. Sanırım buraya kadardı dedim. Eşimi çağırdım yanıma. Ona vasiyetimdir, çocuğuma ailem baksın dedim. Sen de çok hırpalama kendini benden sonra, kendine yeni bir hayat kur dedim. Eşim çok kızdı tabi böyle konuşmama. “Kurtulacaksın” dedi. “Biz hayata hep beraber devam edeceğiz.”dedi. O bunu söyledikten sonra ben de ölümü kabullenemedim. Bebeğimin bana ihtiyacı var dedim. Şu an değil Demet, zamanın var dedim. Kafamda bütün bu düşünceler dolaşırken yıllar önce gittiğim kuaför dükkanındaki bir sohbeti hatırladım. Kuafördeki arkadaşlar bir yakınlarının ameliyatla kurtulma hikayesini paylaşıyordu. Damar hastasıymış. Ameliyatını yapan doktorun adı Yusuf Kalko’ymuş. Birden aklıma geliverdi. Üzerinden o kadar zaman geçti.O zaman hiç üstünde durmamıştım, ne işim olabilirdi ki Yusuf Kalko’yla? Ben bunları düşünürken ailem geldi yanıma. “Ağabeyinle, amcan bir doktorla görüşmüş seni ona götüreceğiz.” dediler. Doktor kim, nereden buldunuz derken Yusuf Kalko adını verdiler. Birbirimizden habersiz aynı doktoru düşünmüşüz. Dedim ki, Allah’ın bir hikmeti bu galiba.

Sonra ne oldu?
Hemen gittik Yusuf hocaya. Tek başıma olsam belki bırakırdım hayatın ucunu ama kızım var ya. Onun için dayandım o kadar acıya. Ha gayret Demet git belki bir mucize olur dedim. O kadar perişan vaziyetteydim ki. Bacağım mosmor olmuş ve kokmaya başlamıştı. Ben 15 gün yoğun bakımda kaldığım için bakımsız kalmıştım. Yusuf hoca ile tanışmamızı hayatım boyunca unutamayacağım. Beni muayene ettikten sonra bacağımın kesilmek zorunda olduğunu söyledi. “Bacağı boş ver hayatını kurtarmamız lazım.”dedi. O öyle söyleyince ben de ona,’Beni kurtarın hocam, giden bacak olsun. Beni bekleyen 15 günlük bir kızım var. Ben ölürsem perişan olur.’ deyince boynuma sarıldı hoca,” Hep beraber seni ayağa kaldıracağız.” dedi. İnanamadım terim, bacağımın kokusu hepsi birbirine karışmıştı ama o doktor bunu umursamadı bile. Öyle büyük bir cesaret aldım ki o sarılıştan, hayata tekrar tutunacağıma inandım gerçekten.

Bundan sonra sanırım yeni bir ameliyat süreci başladı.
Evet. Yusuf hoca beni ameliyata aldı. Ameliyat başlamadan ona, hocam mümkünse diz altından kurtarın dedim. “Elimden geleni yapacağım ama unutma bu bir hayat kurtarma ameliyatı.” dedi. Ameliyat sonrasını hatırlıyorum. Gözümü açtığımda Yusuf hoca başımda bekliyordu. İyice kendime geldiğimde ağrımın olmadığını fark ettim. İlk sözüm,’Hocam sizi öpebilir miyim?’oldu. O da bana,”Demet bacağını diz üstünden kestik.” dedi. ‘Önemli değil hocam, hayattayım, çocuğuma kavuşacağım, ben uyuyabilir miyim’ dediğimi hatırlıyorum. O kadar yorgun düşmüştü ki bedenim ağrılardan, ağrısız kalınca günlerce uyumak istedim sadece.

Uykudan uyandığında ne hissettin peki?
Annem babam yoktu. Amcam onları dinlenmeleri için eve göndermiş. Hemen telefonla aradım, ‘yaşıyorum’ demek için. Ama onları çoktan bir matem havası sarmıştı. Bacağımın kesildiğini öğrenince çok üzülmüşler. Ben aradığımda da ağlıyorlardı. Onlara şunu söyledim. ‘Ne yapıyorsunuz? Giden bacak olsun. Ha demirden ha kemikten… Ne fark edecek? Ben hayattayım ve bebeğime kavuşmak için sabırsızlanıyorum. Benim yavrum kimseye muhtaç olmayacak, ona ben bakacağım. Hepinizi hastaneye bekliyorum. İnternette bakın protez bacaklı ne kadar güzel kızlar var. Son derece de mutlular ve kimseye de ihtiyaçları yok, yaşamlarını sürdürüyorlar.’ dedim. Bu sözlerimden sonra matem havasını bıraktılar. Çok şanslıyım bu açıdan. Bir de harika bir eşim var. Bir an olsun beni yalnız bırakmadığı gibi hiç umutsuzluğa müsaade etmedi. “Biz iyi günde kötü günde diye söz verdik. Ben seni olduğun gibi seviyorum.” dedi her seferinde. Ona da çok şey borçluyum.

Hastaneden çıktığında neler yaşadın?
Çok enteresan ama bazı arkadaşlarım vardı benim dost bildiğim insanlar. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen kişiler. Beni hiç aramadılar. Ben onları aradığımda da tavır yaptılar. Engelli Demet’i hayatlarında istemediler. Birkaçı hariç arkadaşlarımdan böyle bir tepki aldım ve çok şaşırdım. Şort giydiğimde insanlar yadırgıyor mesela, protezimi garip bakışlarla inceliyorlar. Ama ben seviyorum o protezi. Çok hızlı olmasa da kendim yürüyorum, kızımla ilgileniyorum. Kimseye ihtiyacım yok. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi artık benim hayatımda?

Peki ya Melek? Anne kız hastane sonrası yeniden nasıl kavuştunuz? İletişiminiz nasıl?
Hiç unutmuyorum o günü. Yavrum burnumda tütüyordu. Resimleri hep elimdeydi zaten. Onu görmeyeli 20-25 gün olmuştu. Biliyorsunuz yeni doğan bebekler çok çabuk büyüyor, değişiyor. Eve döndüğümde çocuğum büyümüştü, gülücükler atıyordu. Yatağa oturdum, bacağımı uzattım… Bebeğimi kucağıma aldım ve bacağımın eksik olan kısmına koydum. Dedim ki aileme,’ Alın işte size bacak. Melek benim bacağım olacak.’ Babamın orada,”İmkanım olsa da bacağımı kesip sana versem.” dediğini hatırlıyorum. Bacak umurumda değildi. Çocuğum sağ, eşim sağ, ben sağ, ailem sağ. Dağ gibiyim yani. Çok güçlü hissettim kendimi.

Takdir edilecek bir kadınsın. Bu kadar güçlü olmayı nasıl başardın?
İnsanı güçlü kılan yaşadığı acılar. Ben bu olaydan önce bir evladımı kaybetmiştim. İlk hamileliğimdi. Acayip heyecanlıydık her anne baba gibi. Sık sık gider kalp atışlarını dinlerdik. Özlerdik bebeğimizi. 7’inci ayımdaydım. Bütün hazırlıkları tamamdı. Kıyafetleri, eşyaları, odası, yatağı, biberonları, emzikleri, oyuncakları… Her şeyi hazırdı. Kalp atışını duymak için gittik ve bebeğimizin yaşamadığını öğrendik. Hissettiğim acıyı tarif etmem çok zor. Ölmüş bebeğimi doğurdum sonra. Bir kadın için bir anne için çok acı verici bir olay. Yıkılmıştım. Kısa bir süre sonra da beyin kanaması geçirdim. 2’inci hamileliğimde bu yüzden çok dua ettim. ‘Allah’ım bebeğime bir şey olmasın’ diye. Bana geldi... Uzvumun bir kısmını kaybettim ama önemli değil. Yavrum sevdiklerim yanımda. Ben onların yanındayım, dimdik.

Geleceğe dair hayallerin neler?
En büyük hayalim kızımı çok iyi bir şekilde yetiştirmek. Ona yetebilmek, her şeyi ile ilgilenmek, her şeyine yetişebilmek. Kızımın hiçbir şeyde gözü kalmasın istiyorum. Ona her şeyi verebileyim onunla her yere gidebileyim. Bunun için hayatımı biraz daha kolaylaştırmak için uğraşıyorum. Daha iyi yürüyebilmek için çalışıyorum, spor yapıyorum.

Senin durumunda olanlara ne söylemek istersin?
Hayatın sonu değil bu durum. Engellilik denilen şey herkesin başına gelebilir. Şu dünyada bugün ne yaşadıysak yanımıza kar kalıyor. Güzel yaşamak lazım bu yüzden!

Doktorunuzla görüşüyor musunuz?
Hem doktorum hem babam Yusuf bey benim. Bana baba şefkati ile yaklaşmasaydı o gün belki ben pes edecektim. İnandırdı beni yaşayacağıma. “Başaracağız” dedi başardık gerçekten. O beni hayata döndürdü, mucizem oldu, uğurum oldu.

Bu güzel ve duygulu sohbetin ardından Demet’in rahatsızlığı ile ilgili Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko hocamdan da açıklama aldım.

Hocam Demet’in bacağında nasıl bir sorun vardı?
Demet’in kasık damarları dahil bütün damarları tıkalıydı. Daha önce birkaç kez ameliyat olmuş. Biz derine giden damarını açtık. Kalçadan da kesilebilirdi hatta hayati riski vardı. Önce hayatını kurtarmaya odaklandık tabi. Bacağı kangren olmuştu kurtarma şansı yoktu diz üstünden kestik. Bu tarz ameliyatlar genelde bacak kurtarmadan çok hayat kurtarma ameliyatları oluyor. Biz de genç bir kadının hayatının kurtarmaya vesile olduk çok şükür. Şimdi durumu da iyi yavrusuna bakabiliyor.

Demet doğum anında yaşamış bu rahatsızlığı? Kadınlarda hamilelikte damarsal riskler oluyor mu?
Hamilelikte kadınların damarlarını da kontrol ettirmesi çok önemli. Çünkü doğumda pıhtı atması sonucu kangren durumlarına da rastlayabiliyoruz, ani ölümlere de. Özellikle varis sorunu olan kadınların da damarlarını kontrol ettirmesi büyük önem taşıyor. Doğum esnasına akciğere pıhtı kaçması sonucu ölüm riski hiç de küçümsenecek boyutta değil.

 Röportaj: Şükriye Özgül




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder