Tam da böyle
bir konudan bahsetmek istiyorum. Uzaktan bakıldığında özendirici, şaşaalı, prestijli,
janjanlı, havalı ve daha sayamadığım pek çok ilgi çekici kelime içeriyor ama
işin içine girdiğinde aslında hiç de göründüğü gibi olmadığını fark ediyorsun.
Set emekçiliğinden bahsediyorum, oyunculuktan. Bu sektörle meşgul olanlara set
emekçisi tabirini özellikle kullanmak istiyorum çünkü insan üstü bir tempoda,
insan üstü bir çaba ve disiplinle çalışıyorlar. Bundan birkaç yıl öncesine
kadar sevdiğim ve izlediğim dizi güzel bir şekilde aktığında ‘süper, bravo, çok
iyiydi’ derdim sevmediğim bir sahne olduğunda da ‘bu yönetmen salak, böyle
oyunculuk mu olur, arkadaş bu sahnedeki bu hatayı nasıl görmezler’ gibi cümlelerle
hiç düşünmeden eleştirirdim. Oturduğun yerden ahkam kesmek kolay misali…
Bundan 2 yıl önce eşimin sektöre kıyısından
köşesinden bir şekilde dahil olması ile bu işin ne kadar zorlu şartlarda
yapıldığına ben de tanık olmaya başladım. İtiraf etmeliyim ki, bu işte fazla
kalamaz, bu tempoya dayanamaz demiştim ama dayandı, dayanmakla kalmadı gitti
oyunculuk eğitimi aldı, dublörlük eğitimleri devam ediyor, tiyatro eğitimi
alıyor, her hafta düzenli olarak at biniyor, her gün spor yapıyor, sektörü
takip ediyor… Benim adam artist olma yolunda ciddi ciddi emek veriyor. Figüran,
yardımcı oyuncu derken, oyunculuğa terfi etti.
Etti etti ama ciddi zorlayıcı bir süreç başladı
bizim için. Sabaha kadar çalışmalar, kar kış demeden dışarıda çalışmalar,
sabaha karşı uyanıp sete gitmeler. Geçtiğimiz kış ciddi olarak ciğerlerini
üşüttü, 2 ay ölüp ölüp dirildiğimiz çok zorlu bir tedavi sürecimiz oldu. Geçtiğimiz
ay çok meşhur bir dizinin sinema filmi çekimi için Antalya’daydı. Filmin adını
yazamıyorum, haber yapmak yasak henüz. Bir ay Antalya’da kaldı. Bu süre
zarfında oğlumuzun ilk doğum günü oldu o yanımızda olamadı. Evlilik
yıldönümümüz oldu ama o yine yoktu. Doğum günü oldu biz yanında olamadık.
Gündüz birkaç saat dinlenip gece dağda çalışıyorlardı. Tabi bu süre zarfında,”
Aman canım çocuğunu hiç mi özlemiyor” diyenler de oldu, “İsteyen gelir bir
günlüğüne görür yine gider” diyenler de… Hatta “Bu adam seni orada aldatıyordur”
diyenler de. Tabiri caizse alık alık baktım durdum bu insanların suratına, “Arkadaş
ne ara bu kadar kirlettiniz kalplerinizi” dedim ama içimden tabi…
Her neyse… Ne kadar zorlu da olsa günümüzün en çok
merak edilen işlerinden biri ve bu işi yapmak için can atan 7’den 70’e
tanıdığım çok insan var. Eminim tanımadıklarım daha fazladır. Hal böyle olunca
ben de çok uzağa gitmedim burnumun dibindeki eşime, Serkan Özgül’e sordum
sektörün bilinmeyenlerini.
Bu
işe hobi olarak başladın ama devam ediyorsun, eğitimler alıyorsun daha da
yapmaya niyetlisin. Yapılacak bir iş mi bu?
Başlarken ben de bu kadar devam edebileceğimi tahmin
etmedim. Hobi olarak kalır diye düşünüyordum ama dizilerden ardı ardına
aramalar başlayınca kendimi bir anda bu sektörün içinde buldum.
Bu
kadar kolay mı yani bu sektöre girmek ve tutunmak?
Hayır tabi ki. Tam tersi hiç de kolay değil. İlk
olarak fiziksel olarak ilgi çekebilirsiniz ama yeteneğiniz yoksa fiziğiniz bir
işe yaramaz. Tek başına yetenek de bir işe yaramaz bunu destekleyecek
eğitimleri de almak zorundasınız.
Yakışıklısın
ya da güzelsin, yeteneğin var, birkaç ay da kurs al artist olursun mu diyorsun?
Yakışıklı bir adam ya da güzel bir kadın olmak
avantaj tabi ki... Ama sürekli eğitim ve disiplin şart. Hayranı olduğumuz o
başrol oyuncuları inanılmaz disiplinliler. Eminim hepsi kendini her seferinde
aşmak için sürekli eğitim halindeler.
Eğitim
derken… Hangi eğitimlerin mutlaka alınması gerekiyor?
Konservatuvar bence mutlaka olmalı. Ben 40’ından
sonra bu işlere girdiğim için maalesef böyle bir eğitim alamadım ama daha erken
olmuş olsaydı mutlaka okumak isterdim. Oyunculuk, diksiyon, tiyatro dublörlük eğitimleri olmazsa olmaz bence. Bu
işi hakkı ile yapabilmek için ustaların eğitimlerini almak lazım.
Bu
eğitimleri aldıktan sonra insanların setlerde de kendilerini yetiştirme şansları
var mı?
Kesinlikle var. Setler çok büyük bir okul. Burada da
insanlar çok şey öğrenir ama en önemli kural disiplinden asla taviz vermemek.
Bebeklerden
tut da, çocuklara, gençlere, yaşlılara kadar herkes bir şekilde bir dizide
oynama ya da bir reklam filminde yer almanın derdinde. Bu insanlar nereye
başvurmalı bu iş için?
İyi ajanslara başvurmalılar. İyi menajerle
çalışmalılar. Kendilerinden para isteyen ajanslardan uzak durmaları gerekir.
Profesyonel ajanslar kayıt için para istemez.
Peki
kadınlar mı daha avantajlı bu işte yoksa erkekler mi?
Sence
başrol oyuncularının aldığı rakamlar ve bizim fahiş dediğimiz rakamlar normal
mi?
Kesinlikle normal. Fazlası ile hak ediyorlar bence. Haftada
6 gün gece gündüz çalışıyorlar. Özel hayatları yok, özel günleri yok.
Peki
bu işten diğer oyuncular ya da yardımcı oyuncular para kazanabiliyor mu?
Para da kazanılır ama öncesinde ciddi bir emek
vermek gerekir, yatırım yapmak gerekir. Başlangıçta sadece bu işe bel
bağlamamalı insanlar ek iş mutlaka yapmalılar.
Peki
sen 2 yılda kaç projede yer aldın?
Çok fazla projede yer aldım. Hepsini
sayamayabilirim. İçerde, Muhteşem Yüzyıl, Payitaht Abdülhamit, Poyraz Karayel,
Söz, Kara Sevda, Vatanım Sensin gibi pek çok projede yer aldım.
Oyuncu
karavanı diye bir şey var. Oyuncu olmak isteyenlerin en çok girmek istedikleri
yer. Sen girebildin mi?
Evet girdim. O karavanın ayrı bir karizmasının
olduğu doğrudur.
Başrol
oyuncularının diğer oyuncularla ve set ekibi ile iletişimleri nasıl genelde?
Kaprisli artist modeline sen denk geldin mi?
Bana hiç denk gelmedi. Aslında öyle bir şey de
olduğuna inanmıyorum. Setlerde müthiş keyifli bir atmosfer var. Orada herkes
arkadaş gibi, herkes birbirine destek olmaya çalışıyor. Müthiş bir ekip ruhu
var. O kadar uzun saatler başka türlü olmaz zaten.
Son
olarak yeni projeler var mı?
Yeni projeler var. Ben hem oyunculuk hem de
dublörlük olarak iki farklı kategoride çalışıyorum. Bu da avantaj tabi. Daha
fazla iş alıyorsun. Temmuz ağustos gibi 2 sinema filmi projesi var. Yani yaz
sezonunda da evden uzak olacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder