YESEM, YESEM HEP ZAYIF KALSAM…
Yesem yesem hep zayıf kalsam, hep fit olsam. Hepimizin
hayali kuşkusuz bu. Diyet denilen şeyin adı bile sinir bozmaya yetiyor. Neden?
Çünkü diyet denilince aklımıza aç kalmak geliyor. Ama doğrusu bu değil. Bunu
ben söylemiyorum uzmanlar söylüyor. Yıllardır yanlış algıladığımız bu kavram
yüzünden, ‘ diyet’ denilince tüylerimiz diken diken oluyor, psikolojimiz bozuluyor.
Pazartesi başladığımız diyetleri en iyi ihtimalle Çarşamba bitiriyoruz. Çünkü
mutsuz oluyoruz. Yaz da geldi. Havalar hala soğuk olsa da bizi bekleyen koca
bir yaz var. Sıcacık havalar var. Deniz var, güneş var. Çıksın elbiseler,
etekler, şortlar, mayolar, bikiniler. Rahatlıkla çıksın diyorum çünkü çok güzel
tüyolar aldım aç kalmadan zayıflamaya dair. İstinye Üniversitesi Hastanesi’nden
Diyetisyen Serra Arslan anlattı. Çok da güzel püf noktaları verdi. E hadi okuyalım
o zaman.
“Günümüz popüler diyet uygulamaları ne yazık ki
zayıflamayı sadece aç kalarak mümkün kılmayı teklif etmekte. Bireylerin
doygunluk sağladığı beslenme programları şaşkınlıkla karşılanıyor ve sanki bu
diyetlerle mucize çözümlemeler alınamayacağı düşünülüyor. Kısa sürede hızlı sonuç
almak adına bedene büyük bir haksızlık yapılıyor ve uzun açlık süreçleri
yaşanıyor. Halbuki ‘diyet’ kelimesi, ‘hayat tarzı’ anlamına gelen Latince bir
kelimeden gelmektedir. Bedenin kişiye özgü özelliklerine uygun olarak
ihtiyaçları karşılandığında doyarak zayıflamak da peki ala mümkün!
‘Yemek
yeme ihtiyacımı durduramıyorum.’ diyorsanız.
İnsan vücudu açlık durumunu stres kaynağı olarak
değerlendirir ve aslında kendisini koruma hedefiyle depolamaya meyilli hale
gelir. Bu sebeple kilo sıkıntısı yaşayan çoğu bireyden diyetisyene geldiklerinde
duyulan ilk cümlelerden biri, “hiçbir şey yemesem de kilo veremiyorum.” olur.
Ayrıca yine açlık durumunda metabolizma hızı (yani vücudun çalışma hızı)
yavaşlar. Tüm bunlar açlığın fizyolojik olarak verdiği zararlar olsa da ruha
verdiği yoksunlukla yaratacağı zararlar da sağlıksız durumu ikiye katlar.
Zayıflama diyetinin düşük kalorili olması vücut stres yükünü artırır ve iştah
reseptör sayını da artırır. Yine açlık diyetlerinden sonra sıklıkla duyduğumuz
cümle, “yemek yeme isteğimi durduramıyorum.” olur.
Beslenme
programı kişiye özel olmalıdır.
Her metabolizmanın ihtiyaç duyduğu kalori farklılık
gösterir. Bu kalori öncelikle vücut kas ağırlığıyla alakalıdır. Bu nedenle
erkeklerin kas oranının daha fazla olması sebebiyle erkekler daha yüksek
kalorilere ihtiyaç duyarlar. Ve yüksek kalorilerle daha kısa sürede kilo
verebilirler.
Diyette en önemli kural vücut fonksiyonlarının
normal seyredebilmesi için bazal metabolizma hızının altında beslenmemektir. Bu
hız da herkes için her durumda farklılık göstereceğinden beslenme programınız
size özel ve gerçekçi hedeflerle oluşturulmuş olmalıdır.
Yaşasın!
Doyarak zayıflayacağız.
Gelelim işin eğlenceli ve en keyifli kısmına.
Doyarak zayıflamaya! Bunun için paylaşacağım kuralları alışkanlık haline
getirmeye ne dersiniz?
ü 3-4 saat aralıklarla sizin için sağlıklı olan ara öğünler yapın.
ü Ağırlık
başına 30 ml. kadar günlük su içmeyi ihmal etmeyin! Susuzluk tatlı tüketme
isteğinizi de açlığınızı da arttırır. Mide problemleriniz yoksa her öğün başına
2 su bardağı – 400 ml. Su içmeniz işleri inanılmaz kolaylaştıracaktır.
ü Güne
kahvaltısız başlamayın! Gün içerisinde diğer öğünlerdeki yoğunluğu azaltıp,
güne daha verimli ve enerjik başlamak istiyorsanız; uyandıktan en geç 2 saat
sonra kahvaltı öğününüz bitmiş olsun.
ü Yumurta
mucizesine inanın! İnsan vücudu için en kaliteli protein kaynağı olan yumurtayı
rafadan veya haşlanmış olarak ya da 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile omlet
şeklinde tüketin. Safra kesesi hastalığınız yok ise; her gün yumurta yemekten
de çekinmeyin.
ü Ev
yapımı yoğurt ve evde hazırlanmış probiyotik içeriği yüksek ayranı günde 2 su
bardağı kadar tüketin. Süt ürünleri protein/yağ içeriklerinden ötürü tokluk
süresini uzatırken, kalsiyum içeriğiyle de yağ kaybına fayda sağlar.
ü Her
gün 1 çay bardağı kadar kavrulmamış kuruyemişleri (ceviz, fındık, badem, tuzsuz
çiğ kaju) tüketin! Bu ürünler yüksek yağ içeriklerinden ötürü uzun süre tok
kalmanızı sağlayacaktır.
ü Ekmeksiz
diyet olmaz! Türk halkı yüzyıllardır ekmekle beslenen bir millet. Ekmeksiz
diyetlerin gerçekçi ve uygulanabilir olduğunu düşünmemekle beraber doğru ekmek
tercihiyle ekmeksiz beslenmeyi gereksiz de buluyorum. Katkı maddesi olmayan,
ekşi mayalı olan her tam buğday ve çavdar ekmeğine beslenmenizde yer
verebilirsiniz. Kadınlar günlük ortalama 5-6 dilim ekmek, erkekler 8-9 ince
dilim ekmek tüketebilirler.
ü Yulafa
şans verin! Çoğu kişi yulafın lezzetsizliğinden yakınsa da ister sütle
pişirerek, isterseniz de yulafınızı sade yoğurda ekleyip bir de meyve ile
süsleyerek tüketmenizi önerebilirim. Uzun saatler tok tutan, pratik, her yerde
rahatlıkla yapabileceğiniz bu ara öğünün vazgeçilmeziniz olacağından eminim.
ü Sebzeler
baş tacımız olsun! Çoğu sebzenin su içeriği çok yüksektir, dolayısıyla
kalorileri çok düşük, doygunlukları oldukça fazladır. Buharda/fırında
pişireceğiniz sebzeler, mevsiminde istediğiniz sebze ve zeytinyağıyla
yapacağınız sebze çorbaları, çiğ sebzelerle yapacağınız salatalar beslenmenizde
çoğu zaman miktarı önemsemeden istediğiniz kadar yiyebileceğiniz seçenekler.
Mantar, kabak, ıspanak böbrek hastalarının özel diyetlerinde belirtilen
miktarların dışında herkesin istediği kadar tüketebileceği sebzelerden.
ü Yemeklerinizi
çatalla tüketin! Yeme sürenizin uzadığını ve süre uzadıkça hemen doyduğunuzu
hissedeceksiniz.
ü Hacimli
tabaklar oluşturun! Sebze ve meyveleri küçük küçük doğrayarak, et/sebze/tahıl
grubundaki besinleri tek bir tabağa koyarak önce gözünüzü doyurun, sonra da
bedeninizi.
ü Kilo
vermeyi amaçlarken; ruhunuzu da doyurmayı, size keyif veren, sizi tatmin eden,
rutininizden kısa süre de olsa ayırıp size nefes aldıracak aktiviteler, hobiler
seçebilirsiniz. Çoğu zaman yemek yemekle doyurmaya çalıştığımız açlık hali,
ruhumuzu beslemememizden kaynaklanıyor olabilir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder