Çok başarılı bir yöneticilik kariyerini bir çırpıda
silip hayata sıfırdan başlama kararı alan bir adam Birol Bali. Dile kolay,
cesaret ister. Her babayiğidin de harcı değil bana göre.
“Sıkıldım.” diyor, “Entrikalar,
koltuk sevdaları beni yordu. Mutsuzdum ve mutsuz ölmeye hiç niyetim yoktu.”
diyor.
Maceraperest ruhu, hayata renkli bakışı ve hayal gücünü birleştirerek
kendine yeni bir dünya kuruyor sonra. Önce hobi olarak başladığı fotoğrafçılık
yönü ile sosyal medyada dünyanın dört bir yanından ilgi çekmeyi başarıyor.
Ardından da sosyal medya fenomeni oluyor.
Sonra bu tutkusunu profesyonel hayata
entegre ediyor. Dev şirketlere, ünlü sanatçılara fotoğraf çekip sosyal medya
danışmanlığı vermeye başlıyor. Aynı zamanda Dünyayı gezip fotoğraflamaya devam
ediyor. Şimdi Bahçeşehir Üniversitesi’nde ders vermeye hazırlanıyor. Bu kadar
yoğun temponun içinde bir de iyi baba olmaya çalışıyor. Aslında olmuş bile,
hatta çok iyi ve örnek bir baba olmuş. ‘İyi ki babayım’ isimli bir de youtube
kanalı var. Oğlu Yiğit’le birlikte geçirdikleri eğlenceli anları paylaşıyorlar.
Aslında babalar ve çocuklarının birlikte nasıl kaliteli vakit geçireceklerine
dair çok önemli bilgiler aktarıyorlar baba oğul. Birol Bali namı değer Balibey
çok eski bir arkadaşım. Yöneticilik dönemlerinde bir dönem birlikte çalışma
imkanımız oldu. Başarılarını görüp taktir etmemek elde değil tabi. Hal böyle
olunca hayranlıkla izlemekle kalmayıp bir de yazayım istedim. Ben sordum o cevapladı
samimiyetle.
Birol
Bali kimdir?Biraz söz eder misin?
Birol Bali, 1974 yılında İstanbul’da doğan bir
hayalperest. Ömrüm deniz kenarlarında geçti. Annem Tuzlalı, babam da Keşanlı
olduğu için yazlarım Saroz’da ve Tuzla’nın denizinde geçti. İstanbul’da doğdum,
okudum, evlendim, baba oldum, boşandım. Hikayemin başkenti İstanbul.
Seni
tanıdığımda yöneticiydin. Pek çok insanın kariyer hayalidir aslında yönetici
olmak. Ama sen bunu bıraktın. Neden?
Çok sıkıldım. Hem kurumsal hayattan hem de sahte oyunlardan. Koltuk, mevki ve etiket sevdasında olanlar bezdirdi beni. Ben hep ekip için çalıştım, ‘biz’ için hareket ettim. Olmadığını da görünce mutsuzluklarım başladı. O sırada hayatıma Instagram girdi ve yeni bir başlangıç yaptım.
Yolunda
giden bir iş hayatını bırakıp hobilerinin peşinden koşmak korkutmadı mı? Keskin
bir geçiş olmuş. Hayatta böyle keskin geçişler yapmak gerekir mi bazen?
Bir sabah uyandığımda kalp krizi geçiriyorum sandım,
nefes alamıyordum. Koskocaman bir evde yalnız ve mutsuzdum. Yalnız ölebilirdim
ama mutsuz değil. O an radikal bir karar aldım ve uyguladım. Duygularımla
hareket eder ve karar alırım. O gün de öyle oldu ve hiç pişman değilim.
Fotoğrafçılığa geçiş yaparken hayalin neydi? Yani Dünya çapında beğenilecek fotoğraflar çekmek hayalinde var mıydı?
Yaptığım işler görkemli ve coşkulu olmalı. Fotoğraflarımda
da bu var. Instagram’da anlattığım hikaye İstanbul’da başladı ve tüm dünyaya
yayıldı. Ben İstanbul’un mutlu ve renkli yüzünü gösterirken hiç beklemediğim,
hayal bile etmediğim bir tepki geldi. Dünyanın her yerinde takipçilerim ve
sonra da dostlarım oldu.
Bu işin eğitimini aldın mı? İyi bir fotoğrafçı olmak için ne yapmak lazım? Tavsiyelerin neler?
Bu işin eğitimini aldın mı? İyi bir fotoğrafçı olmak için ne yapmak lazım? Tavsiyelerin neler?
Ben yetenekliyim! Eğitimini çok sonraları aldım ve
eğitim vermeye başladım. Herkes fotoğraf çekiyor ama bakış açısı önemli. Bir
tarzı olmalı. Anlattığı bir hikaye kesinlikle olmalı.
Bu söylediklerim insanların yıllarını alabilir ama sabır ve istikrar bu işin olmazsa olmazı.
Bu söylediklerim insanların yıllarını alabilir ama sabır ve istikrar bu işin olmazsa olmazı.
Sosyal medyada fenomensin. Her gün binlerce hesap açılıyor, binlerce fotoğraf yükleniyor, binlerce blogger var ama aradan çok az fenomen çıkıyor. Sen bunu nasıl başardın?
Her yüksek takipçili hesap fenomen değildir. Hep
bunu söylüyorum ve yakında bir üniversitede bu konuyla ilgili ders vermeye
başlıyorum.
Fenomen; bir tarzı, hikayesi olan, arkasından kitleleri sürükleyebilecek bir kişidir aynı zamanda. O binlerce kişi pes edip bırakıyor, istikrar yok maalesef. İlk başladığımda günde 4-5 fotoğraf yüklüyordum, her gün fotoğraf çekmeye çıkıyordum. 1 yıl boyunca her gün mesai yaptım hesabım güçlensin diye. Şimdi 5’inci yılım ve bugüne kadar 40’dan fazla markayla işbirliği yaptım.
Fenomen; bir tarzı, hikayesi olan, arkasından kitleleri sürükleyebilecek bir kişidir aynı zamanda. O binlerce kişi pes edip bırakıyor, istikrar yok maalesef. İlk başladığımda günde 4-5 fotoğraf yüklüyordum, her gün fotoğraf çekmeye çıkıyordum. 1 yıl boyunca her gün mesai yaptım hesabım güçlensin diye. Şimdi 5’inci yılım ve bugüne kadar 40’dan fazla markayla işbirliği yaptım.
Sosyal
medyada gerçekten fenomen olmak diye bir şey var mı yoksa takipçi satın alarak
mı bu işler yürüyor? Hem sosyal medya fenomeni hem de uzmanı olarak bu konudaki
yorumların nedir?
Takipçi ve beğeni satın alabilirsin, ya Yorum?
Benim için tek önemli şey yorum. Eğer takipçilerin yorum yapmıyorsa, sen onlarla iletişim halinde değilsen bir hiçsin. 1 milyon takipçisi olup 40 yorum alan var, kapasın hesabını!
Dünyayı
geziyorsun, fotoğraflıyorsun ve paylaşıyorsun… 10 kişiden 9’unun yapmak
isteyeceği bir şey bu. Bu işten de para kazanıyorsun. Önemli bir başarı bu… Neye
bağlıyorsun bunu?
Çok çalışıyorum ve çok mutluyum. Enerjim yüksek,
fotoğraflarıma da yansıyor bu. Hem fenomen olup hem de mesleği fotoğrafçılık
olan 5-6 kişiyiz, bunu da hem markalar hem de ajanslar görüyor.
Dünyada
nereleri gezdin, ilginç bir anını anlatır mısın?
Çin ve Hong Kong çok etkiledi beni, 3’er kez gittim.
Ama Meksika efsaneydi. Meksiko City’de Gran Hotel terasında yemek yerken bir
fotoğraf paylaştım. Meksikalı bir takipçim mesaj attı gerçekten orada mıyım diye. 45 dakika
sonra yanımızdaydı. 2 gün kendi arabasıyla en güzel şehirlere götürdü bizi.
Efsane fotoğraflar çektim. Eduardo yakın arkadaşım oldu. Onu İstanbul’da
ağırlamak için bekliyorum.
Cancun plajlarıyla Kaputaj plajı kapışır mesela. Meksika’nın piramitleri çok etkiledi beni. Maya, İnka ve Aztek medeniyetlerini
bir arada başka yerde göremezsin. Pekin’de Çin Seddi etkileyiciydi. Hong Kong’da dünyanın en büyük Buddha heykeli nefes kesiciydi. Veee elbette Kapadokya ve balonları. Her yıl gider binerim ve sergilik
fotoğraflarım var.
Ünlülerin de fotoğraflarını çekiyorsun? Onların dikkatini nasıl çektin? Sen mi gittin, onlar mı sana ulaştı?
Ünlülerin de fotoğraflarını çekiyorsun? Onların dikkatini nasıl çektin? Sen mi gittin, onlar mı sana ulaştı?
Açıkçası onlar ulaştı. Instagram sayesinde birçok oyuncuyla tanıştım ve fotoğraflarını çektim. ‘Paramparça’ dizisinin ilk sezonunda tüm oyuncuları ve özel sahneleri çektim. Sonra TRT filmleri projesiyle anlaştım ve 10 sinema film setine gidip çekimler yaptım.
Ünlülerden kimlerle çalıştın?
Ayşe Tolga, Nurgül Yeşilçay, Erkan Petekkaya, Ebru Özkan, Tolga Tekin, Ahu Yağtu, Civan Canova, Ruhi Sarı, Gökçe Suyabatmaz, Selçuk Yöntem, Leyla Tanlar, Alina Boz, Burak Tozkoparan, Ertuğrul Postoğlu.
İşin
gereği çok seyahat ediyorsun, uzun saatler çalışıyorsun ancak bir de babasın. ‘İyi
ki babayım’ diye bir sayfan var ve oğlunla birlikte harika şeyler yapıyorsunuz.
İyi baba olmayı nasıl başarıyorsun?
Çabayı bırakarak. İyi baba olmak için çabalamıyorum. Oğlumu çok seviyorum, onun
sayesinde sonsuz sevginin ne demek olduğunu öğrendim. Beraber geziyoruz ve çok
eğleniyoruz. Babalar nedense duygularını pek ifade edemiyor, sosyal medyada da
binlerce anne figürü var ama baba yok. Ben de böyle bir açığı görerek oğlumla
olan maceralarımı anlatıyorum.
Youtube’da benim de çok ilgimi çeken bir kanalın var? Babalar ve çocuklarının birlikte nasıl eğlenebileceklerini anlatıyorsunuz.
Youtube’da benim de çok ilgimi çeken bir kanalın var? Babalar ve çocuklarının birlikte nasıl eğlenebileceklerini anlatıyorsunuz.
Çocukların eline veriyorlar tableti, çocuk hayattan kopuyor. Böyle ebeveynlik olmaz! Beraber vakit geçirmek demek beraber bir şey yapmaktır. Kutu oyunları oynuyoruz, lego yapıyoruz, beraber fotoğraf çekmeye gidiyoruz, sahilde deniz kabuğu topluyoruz, denizde taş sektiriyoruz. AVM’lere kapanmıyoruz. Hava yağmurlu bile olsa evde oynanacak çok oyun var. Yiğit topaçlara bayılıyor mesela ve hep bizi yeniyor. Tüm bunları Youtube’da göstermeye başladık. Birçok yerden davet alıyoruz, yaza kadar her haftamız dolu neredeyse. İçerik konusunda hiç sıkıntımız yok. Babalar için umarım ilham kaynağı olur.
‘Balibey ile dünya turu’ kapsamında bu sene 8 ülke gezeceğim. Portekiz ve Belçika’ya gittim bile. Hindistan, Bangkok, Tibet, Küba, Kenya ve İtalya için planlarım neredeyse hazır.
Fotoğraflarını
inceleyince hayata bakış açını şiirsel buluyorum. Baktığın her şeye bir hikaye
katıp resme dönüştürüyorsun. Gerçekten hayata bakış açın nedir?
Ben bu ülkenin mutlu, güzel ve renkli yüzünü
gösteriyorum. Benim hayatım da böyle. Başta anlattığım bakış açısında ajitasyon
yok mesela. Nefes Koçuyum aynı zamanda, onlarca kişiye nefes seansı yaptım
bugüne kadar. Fotoğraf çekmek bir terapi benim için, belki de o yüzden
fotoğraflarım seni rahatlatıyor ve bir anlam kazanıyor.
Başka
ne gibi planların var?
Röportaj: Şükriye Özgül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder