EYVAH!
BEN DE BAĞIMLI MIYIM?
Hepimizin
hayatında geniş bir yer kaplıyor, o kesin. Her ne kadar ‘ben kullanmıyorum, ben
kullanmayı sevmiyorum, hesaplarım var ama aktif kullanıcı değilim, hesabımı
kapattım’ gibi cümleler sıkça kurulsa da bu kişinin kendini kandırmasından
öteye geçmiyor. Hepimiz bağımlı ya da potansiyel bağımlı adayıyız. İşin içine
bağımlılık girince tehlike sinyalleri çalıyor demektir. Peki sosyal medyanın bu
tehlikeli boyutundan korunmanın yolları var mı? İstinye Üniversitesi
Hastanesinden Psikolog Duygu Başak Gürtekin anlattı.
“Yapılan araştırmalarda, sosyal medya kullanımının artışı,
insanları sanal ortamlarda ilişki kurmaya ve gerçeklikten uzak, yapılandırılmış
kimlikler oluşturmaya yönlendirmektedir. Bununla birlikte sosyal medya
bağımlılığı geliştiren toplumlarda, hayatın içinden, gerçek ve bire bir temas
gerektiren ilişkilerden kaçınılan yeni bir yapının oluştuğu gözlemlenmektedir.
Bu yeni yapının en tehlikeli yanlarından biri kişilerin gerçek deneyimlerle
eriştikleri uzun süreli, derin hisler yerine, sanal deneyimlerle elde edilen
anlık hazlara ve kısa süreli doyuma yönleniyor olmalarıdır. Özellikle yetişkin
ilişkilerinde sosyal medya kullanımı, çevre ile bağlantıda kalmak ve ilişkileri
sürdürmek için alternatif birer yol olarak görülmektedir. Fakat bu sanal
ilişkiler zamanla bizleri var olan gerçek çevremizden uzaklaştırarak, yalnız ve
sahici olmayan bir alana itebilir. Tam da bu noktada, aşırı sosyal medya
kullanımı, kişinin ilişkilerine, ruh sağlığına ve işlevselliğine etki edecek
bir düzeye ulaşabilir.
Peki ne zaman “Bağımlılık” denilebilir?
Sosyal
medya kullanımının bağımlılık düzeyine geldiğini gösteren en önemli
belirtilerden biri, kişinin gündelik rutinini engelleyecek düzeyde işlev
kaybına uğramasıdır. Burada bahsedilen işlev kaybı, kişinin sosyal medya araçlarını
kullanırken harcadığı zamanı kontrol edememesi ile yakından ilgilidir. Bu
kontrol kaybı beraberinde, sosyal yaşantıda var olan ilişkilerin bozulması,
okul ve iş hayatında başarı kaybı, uyku düzensizliği gibi işlevsel problemleri
getirir. Bir diğer önemli belirti ise kontrol kaybı ve bu kontrol kaybının
inkarıdır. Özellikle pek çok bağımlılıkta olduğu gibi “istediğim zaman
bırakabilirim” inancı, sosyal medya bağımlılığında, var olan durumun inkar hali
olarak ortaya çıkar. Bu nedenle kişide bağımlılığa dair inkar görülmesi mutlaka
dikkate alınması gereken belirtiler arasındadır. Bunlara ek olarak kişinin
sosyal medyaya ulaşamadığı zamanlarda yaşadığı huzursuzluk, diğer
bağımlılıkların yoksunluğunda yaşanan yoğun endişe, depresif haller, nabız
yükselmesi gibi fiziksel belirtiler olarak da karşımıza çıkabilmektedir. Bahsi
geçen belirtilerin kişi üzerindeki etkisi görünür düzeye ulaştığında, kişinin
bu konuda psikolojik destek almak üzere bir uzmana başvurması tavsiye edilir.
Fakat diğer bağımlılıklarda da sıkça rastladığımız inanmama ve inkar durumu,
sosyal medya bağımlılığında da var olabileceği için, kişinin üçüncü bir göz
tarafından yönlendirmeye ihtiyaç duyabileceğini de unutmamak gerekir. Bu
belirtiler elbette çocuk, ergen ve genç yetişkin grubunda gelişimsel
farklılıklar nedeni ile değişim gösterebileceği gibi, kontrol kaybı, zaman
tüketimi ve sosyal uyumsuzluk gibi işlevsel bozukluklar her yaş grubunda farklı
şekillerde görülebilir. Bu temel belirtiler gündelik hayatın akışını etkilemeye
başladığında bir uzmandan destek talebinde bulunmakta fayda vardır.
Büyüyen Yara: Çocuklarda Sosyal Medya Bağımlılığı
Gerçeği…
Özellikle
son yıllarda ellerinde akıllı telefonlar ve tabletlerle zihnimizde yeni bir
resmin sahibi olan çocukların, hem iletişimsel problemler, hem ilişki kurmada
güçlük, hem de akademik hayatta zorlanma gibi sorunlarla sıkça karşılaştığını
görüyoruz. Çok küçük yaşlardan itibaren yüz yüze iletişim ihtiyacı duyan çocukların,
çeşitli ihmaller veya sınır koyulamama konusunda hissettikleri
belirsizliklerden dolayı, sanal bir iletişim modeli geliştirdiğini gözlemleriz.
Yapılan araştırmalarda, sosyal medya kullanım sıklığı nedeni ile sanal
gerçeklik üzerinden dünyayı anlamlandırmaya çalışan çocukların, sosyal medya
hesaplarını çok erken yaşta keşfedip, alternatif kimlikler ürettiği
saptanmıştır. Bu durumun çocuklarda gerçeklikle bağlarının kopması, yüz yüze
ilişki kurmada zorlanma, sosyalleşme problemleri ve bağlanma sorunlarına kadar
uzanan önemli güçlüklere yol açtığı gözlemlenmektedir. Tıpkı bebeklikten gelen
etkileşimsel örüntülerin, gelecek deneyimlerde büyük rol oynadığı gerçeği gibi,
çocukluk çağında kurulan bu ilişkisel bağlar, yetişkinlik döneminde de
tekrarlanabilir bir hale gelir. Bu nedenle çocuklarımızı sosyal medya
bağımlılığından ve bağımlılığa yatkınlık derecesindeki her hangi bir aşırı
kullanımdan korumak, yeni nesil ailelerin en önemli görevleri arasında yer
almalıdır.
Çocuklarımızı Sosyal Medya Bağımlılığından Korumak
İçin Neler Yapabiliriz?
Alternatif Bir Yol: Sözleşme Yapmak
Son
zamanlarda uzmanların ve ailelerin işbirliği ile hazırlanan koruyucu
müdahalelerden biri de karşılıklı bir anlaşmaya dayalı sözleşmeler yapmak.
Çocuğunuza herhangi bir konuda yapmaması gereken şeyleri sıraladığınızda
karşılaştığınız tepkileri ve aslında bu yöntemin çok da işe yaramadığını önceki
deneyimlerinizden hatırlarsınız. Bu nedenle gelin alternatif bir çözüm olarak
çocuklarınızla işbirliği yapabileceğiniz, çocuğunuzun ve ailedeki her bir
bireyin katılım hakkı olan size özel, yapılandırılmış bir sosyal medya
sözleşmesi oluşturmayı deneyelim.
Aşağıda
Evren Balta tarafından hazırlanmış olan temelde pek çok farklı maddeye değinen
örnek sözleşmeler görüyor olacaksınız. İlk adımda, ebeveynler olarak
çocuklarınıza, onların haklarını gözeten ve katılımlarının, fikirlerinin bu
konuda ne kadar önemli olduğunu ifade eden bir konuşma yaparak
başlayabilirsiniz. Ardından aşağıdaki örnek maddelerden yararlanarak, sınır
koymayı başarabilme, çocuğunuzun üzerine koruyucu bir pelerin giydirebilme,
sosyal medya araçlarının kullanım yaşı konusunda çocuğunuzla söz birliği
oluşturabilme, sosyal medya ya da internetin aşırı kullanımı gibi konularda
temel aile kurallarınızı belirleyebilirsiniz.
ÇOCUKLAR İÇİN KORUYUCU SOSYAL MEDYA SÖZLEŞMESİ
ÖRNEĞİ
1) Kişisel bilgilerimi internette kesinlikle
paylaşmayacağım.
2) Aileme kendim için uygun programlar konusunda danışarak,
onaylamadıkları hiçbir programı indirmeyeceğim.
3) Ailemin düzenli olarak sosyal medya faaliyetlerimi kontrol
etmesine, internet bilgilerimi ve güvenlik ayarlarımı düzenlemesine izin
vereceğim.
4) Ailemden habersiz olarak şifremi değiştirmeyeceğim,
şifremi arkadaşlarıma vermeyeceğim ve gizli hesaplar açmayacağım.
5) Ailemin haberi olmayan hiçbir chat odasına girmeyeceğim ve
kişisel olarak tanımadığım insanlarla sohbet etmeyeceğim.
6) Internet kullanımımı ödevlerim veya internette yapılması
gereken projelerim olmadığı sürece günlük en fazla 2 saat ile sınırlayacağım.
Akşam saat 9'dan sonra internet kullanmayacağım.
7) Arkadaşlarımı ya da kendimin uygunsuz fotoğraflarını
çekmeyeceğim ve/veya sosyal medyada yayınlamayacağım. Sosyal medyada
paylaştığım her şeyin herkes tarafından görülmesinde hiçbir sakınca olmayan
şeyler olmasına dikkat edeceğim.
8) Sosyal medyayı arkadaşlarımla dalga geçmek veya başka
insanları aşağılamak için kullanmayacağım.
9) Sosyal medyada nerede olduğumu tam olarak gösterir
bilgileri paylaşmayacağım.
10) Herhangi bir kanaldan beni tehdit eden, korkutan bir
mesaj aldığımda cezalandırma endişesine kapılmadan bunu ailemle paylaşacağım.
11) Eğer internette yaşıma uygun olmayan fotoğraflara ve/veya
videolara denk gelirsem interneti hemen kapatacağım ve seyretmeyi bırakacağım.
Unutmamamız
gereken noktalardan biri de sözleşmelerin sadece çocuk ve ebeveyn ilişkisi
arasında değil, maddeleri yaşa ve ihtiyaca uyumlu hale getirerek, aynı zamanda
çiftler ve aile içerisindeki diğer üyeler arasında da düzenlenebileceğidir. Özellikle
sosyal medya bağımlılığının ilişkisel işlevsizliğe neden olma tehlikesi söz
konusu olduğunda, sözleşmeler oldukça etkili bir müdahale tekniği olarak
kullanılabilir.
Aşağıda
bu kez aileler için oluşturulmuş olan örnek bir sözleşme göreceksiniz, siz de
ailenize özel bir sözleşme düzenleyebilir ve aile ilişkilerinizin sosyal medya
araçları tarafından zarar görmesini engellemek adına önlem alabilirsiniz.
Sözleşme sonrasında ise zaman zaman bu maddeleri hatırlamak, sözleşmenin
hazırlandığı katılımcı ve eşitlikçi ortama geri dönerek yeniden yapılandırmak
aşırı sosyal medya kullanımını önlemek için oldukça koruyucu bir adım olabilir.
Sözleşmeler içerisindeki maddeler düzenlenirken, aile dinamiklerinin
değerlendirilmesi ve her bir bireyin katılımının sağlanabilmesi, hem çiftler
arası, hem ebeveyn çocuk, hem de çocuklar arası ilişkilerde olumlu değişim
sağlanmasının en önemli yollarından biri olabilir.
Aile İçin Koruyucu Sosyal Medya Sözleşmesi Örneği
2)
Tatiller ve hafta sonları mutlaka teknoloji kullanmayacağımız zaman dilimleri
olacak ve buna özen göstermeye dikkat edeceğiz.
3) Araba kullanırken hiçbir biçimde telefonda konuşmayacağız
ya da mesaj atmayacağız.
4) Açık mekanlarda başkalarını rahatsız edecek şekilde yüksek
sesle sosyal medya kullanmayacağız.
5) Arabaları ya da sesleri duymayacağımız bir şekilde
kulaklık takıp yüksek sesle müzik dinleyerek yolda yürümeyeceğiz/ araba
kullanmayacağız.
6)
Yaşadığımız her anın fotoğrafını/videosunu çekmeyeceğiz. O anın keyfini
çıkaracağız. Teknoloji olmadan da anılar değerledir ve bizimle kalır.
7) Başkalarının fotoğraflarını izinsiz olarak (aile üyeleri
dahil) paylaşmayacağız.
Sonuç
olarak, alınan bu koruyucu önlemlere ve yönlendirmelere rağmen “sosyal medya
bağımlılığının” devam ettiği ya da belirtilerinin görülmeye değer düzeye
geldiği durumlarda konu ile ilgili bir uzmandan bireysel danışmanlık ve ya
psikoterapi hizmet almak oldukça önemlidir. Unutmayalım ki sosyal medya bağımlılığı
olan her bir bireyin, tıpkı diğer bağımlılık çeşitlerinde karşılaşılan
sonuçlarda olduğu gibi hayatları ve ilişkiler derinden etkilenebilir. Bu
nedenle uzman desteğine ek olarak, aile ve sosyal destek mekanizmalarının
oluşturulması ve bireyin yakın çevresinin bu konuda duyarlılık göstermesi
tedavi sürecinin en önemli evrelerindendir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder